Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ve Medipol Üniversitesinden akademisyenlerin de yer aldığı ekip, temmuzda başladıkları çalışmalarını tamamladı.
Yüzey araştırmaları ekibine başkanlık eden MSGSÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Kuzey Ege Arkeoloji Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Murat Özgen, Edremit Körfezi'nin kültür envanterini çıkarmak için 4 yıldır çalıştıklarını söyledi.
Balıkesir'in Burhaniye ve Gömeç ilçelerinde öncelik verdikleri alanları tarayıp güney sahada Ayvalık özelinde 165 noktada belgeleme yaptıklarını belirten Özgen, şöyle konuştu:
"Edremit Körfezi'nin güneydoğu kıyısı ve Madra Dağı arasında kalan alüvyal düzlük, Ayvalık sahasına kadar iniyor. Bütün bu sahada prehistorik yerleşimlerin olduğu tespitlerimiz var. Kuzeyden güneye doğru göz atarsak, Madra Tepe zaten daha önceki tespitlerde belgelenmiş bir Tunç Çağı höyüğü durumunda bulunuyor. Yine Hüyücek, Burhaniye sınırları içinde bir Tunç yerleşimiyken, kazılar vasıtasıyla 2012'de saptadığımız Ören'in kuzeye uzanan bir burnu niteliğindeki Bergaztepe'de kültür katları kalkolitik döneme kadar iniyor. Denizle ilişkili bu durum bölge için oldukça önemli."
Kiliseler, şapeller, manastırlar, yel değirmenleri...
Özgen, Kızçiftliği yakınında konumlanan Kistene ile Ayvalık'ın güney sahasında bu yıl belgeleme yaptıkları Yeldeğirmeni Tepe'de, Tunç Çağı izleri olduğunu anlattı.
Ayrıca, körfez bölgesinde, iç kesimlerden gelen vadileri, Edremit düzlüğü ve güney sahasını kontrol eder biçimde Geç Klasik Helenistik dönem evrelerine ait kaleler sisteminin yer aldığını söyledi.
Özgen, bu kalelerin, kuzeyden güneye Kocakullutepe, Dedekaya, Tikeçtepe, Asartepe ve Asarkaya'da bulunduğunu vurguladı.
"Bunun yanı sıra kırsal Roma ve Bizans yerleşimleri ile körfezdeki ilk Türk izlerine ait tespitler, bölgenin tarihsel topoğrafyasını bütünler yeni veriler arasında. Ayvalık sahasına yaklaştığımızda, son 100 yılda büyük oranda tahrip olmuş Osmanlı dönemi Rum sivil mimari örnekleri var, kiliseler, şapeller, manastırlar, yel değirmenleri gibi. Bunlar endüstriyel mirasın da bir parçası durumunda."
Yeri bilinmeyen yel değirmenlerinin izini sürdüler
Medipol Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Hasan Sercan Sağlam, yüzey araştırmalarında 2016'dan itibaren Ayvalık bölgesini de ele aldıklarını söyledi.
Ayvalık'ta 61'i şapel, 10'u manastır, 2'si mezar şapeli 73 yapının varlığını bildiklerini anlatan Sağlam, "Günümüzde bu yapı grubundan çok az bir kısmının yayınlarda mevcut olduğunu, çok çok daha az bir kısmının ise tescilli koruma altında olduğunu gördük. Bunun üzerine o envanteri zenginleştirmek için çalışmalarımızı sürdürdük" dedi.
Sağlam, Ayvalık ve Cunda Adası'nda sayısının 40'ı bulduğu belirtilen yel değirmenlerinden 6'sının tescilli olduğunu, kayıp durumdakilerden bazılarının yerlerini tespit ederek Osmanlı dönemini de kapsayacak şekilde belgelendirme yaptıklarını vurguladı.
Antik dönem taş ocakları da tespit edildi
MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Serap Alper, kayaların üzerinde bulunan işaretlerin Oğuzların Çepniler boyuna ait tamgalar olduğuna karar verdiklerini anlattı.
MSGSÜ Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Yüksekokulu öğretim görevlisi Ertun Denktaş ise, çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi:
"Yüzey araştırmaları kapsamında 2015'ten bu yana yaptığımız tespitler arasında antik dönem taş ocakları yer alıyor. Bu bağlamda mimariyle ilişkisi aslında çok önemli. Adramytteion olarak tanımladığımız bu kentle taş ocaklarının ilişkisi bu taşların temini şeklinde. En yakın tespitlerimiz arasında Boşnak Tepe'nin olması, büyük kapsamlı bir ocak olarak düşünebileceğimiz bir ocak. Aynı şekilde Yılanlıtepe dediğimiz Ören Mahallesi'nde yer alan tepede bir şekilde Ören'e hizmet eden ocaklar olduğunu biliyoruz. Burhaniye sınırları dışında da güneye indiğimizde muhtemelen antik dönemde çok daha geniş bir coğrafyaya hizmet etmiş olduğunu düşündüğümüz yeni tespitlerimiz de var. Şimdilik onları inceleme aşamasındayız."
Kaynak: AA