Antalya'da yaşayan ilahiyatçı araştırmacı yazar Necmi Atik, doktorasını Elmalılı Hamdi Yazır'ın eserleri üzerine yapmaya karar verince Yazır'ın yakın akrabalarına ulaştı.
Elmalılı Hamdi Yazır'ın İstanbul'da yaşayan torunu Mehmet Hamdi Yazır ile görüşen ve dev kütüphanenin arşivine giren Atik, buradaki el yazması eski günlükler, hat çalışmaları, mektuplar, şiirleri tek tek tasnif etti.
Bir taraftan da bu eserleri dijital ortama aktaran Atik, Türkçeye çevirdiği eserler arasında Elmalılı Hamdi Yazır'ın kaleme aldığı, Kuran-ı Kerim'in orijinal Türkçe mealinin ikincisine rastladı.
Tefsir Elmalılı'ya, meal Mehmet Akif'e veriliyor
1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı kurulup başkanlığına da Mehmet Rıfat Börekçi getirildi. Danışılan herkes Kuran-ı Kerim'in tefsiri için Elmalılı Hamdi Yazır'ı, Türkçe meali için de Mehmet Akif Ersoy'u önerdi. İkisi de ilk başta bu işin ağır bir vebal olduğunu, yanlış götürmez bir iş olduğunu belirterek kabul etmek istemese de sonrasında kabul etti.
1926 yılında Mısır'da olan Mehmet Akif Ersoy, meali yazmaktan 1931 yılında noter kanalıyla vazgeçtiğini bildirdi. Akif'in meal yazmaktan vazgeçmesi üzerine tefsiri yazan Elmalılı'dan Türkçe meali de yazması istendi. Elmalılı da tefsir ve mealin aynı anda basılması şartı ile bu görevi kabul etti.
Atik, Elmalılı Hamdi Yazır'ın kaleme aldığı, Kuran-ı Kerim'in orijinal Türkçe mealinin ikincisine dair görüşlerini aktardı:
“İkinci mealde, çok daha net, anlaşılır bir dil var. İkincisinde bazı şeyleri çevirmemiş. Allah'ın isimlerini çevirmemiş mesela. “Allah görür ve duyar” yerine “Allah aziz ve hâkimdir” demiş. 29'uncu ve 30'uncu cüzü tamamen şiir vezninde yazılmış. Mükemmel tercüme etmiş"
Elmalılı'nın, hem meal hem tefsir üzerine çalışırken Diyanet İşleri Başkanlığı ile sürekli mektuplaştığını kaydeden Necmi Atik, Yazır'ın üzerinden defalarca geçip son halini arşivinde sakladığı meali, 8 yıllık çalışma ile ortaya çıkardığını söyledi. Atik, çalışmasını kısa süre sonra okurların dikkatine sunacağını sözlerine ekledi.