Mustafa Alev, Ankara’nın Altındağ ilçesinde 1972 yılında, anne karnında ters gelmesi nedeniyle vakumla çekilerek dünyaya geldi. Doğumu sırasında beyin sinirlerinde tahribat olduğu için beyin felci geçirdi.
Hayatının geri kalanını etkileyecek serebral palsi denilen hastalık, ilk olarak kafasında oluşan şişlikle kendini gösterdi.
Hacettepe Hastanesinde fizik tedavisi gören ilk hastalardan biri olan Mustafa Alev’in hikayesine, 1980 yılında TRT tanık oldu.
3 yaşında fizik tedaviye başlayan Alev’e doktorlar, “Hastalığın tek çaresi hareket” dedi. O da tedavi sürecini hiç aksatmadı. Tedavi sayesinde ona verilen korseyle desteksiz ayakta durabiliyor, kendi yemeğini annesini yardımı olmadan yiyebiliyordu.
“Onların hakkını ödeyemem”
Mustafa okuluna dedesinin sırtında gitti. Annesi son ders ziline kadar çocuğunu okulun önünde bekledi. Okulu birlikte bitirdiler. Tüm zorlukları birlikte göğüslediler.
Okula 1 sene geç başlayan Mustafa Alev, nedenini şöyle anlattı:
“Okul müdürü almak istemedi engelli diye. ‘Normal çocuk bilmez senin halini, itekler’ dedi. Hacettepe’deki psikoloğumuz vardı. Adı Pamir’di. O da ‘Ayrım yapılmaması lazım. Çocukların engelliler hakkında daha normal düşünmesi için birlikte eğitim görmeniz gerekiyor’ diyordu. Okul müdürüne çok ısrar etti annemler ve kabul etti. Annemle dedem benim kahrımı çok çekti. Ben onların hakkını ödeyemem.”
Hareketleri aksayınca Mustafa’nın hastalığı kötüye gitti
Mustafa’nın anneannesi ölünce dedesi yalnız kaldı ve anne Feyziye Alev de babasının yanına, Adana’ya gitmek zorunda kaldı. Mustafa’nın hiçbir zaman yanından ayrılmayan annesi onu da yanında götürdü. 1 yıl orada kaldılar. Ancak bu sırada Alev’in hareketleri aksadı ve hastalığı kötüye gitmeye başladı.
Bunun üzerine annesi Feyziye Hanım babasına, “Ben çocuğuma bakmak zorundayım” dedi. Ankara’ya döndükten sonra doktorlar ameliyat teklif etti. Mustafa, Hacettepe’deki fizyoterapistinin ameliyat konusunda onları uyardığını ancak annesinin ümitlendiği için ameliyatı kabul ettiğini söyledi.
Hareketsiz yaşam Mustafa’nın hastalığını kötüye götürdü.
“Dizlerim bükülmüyor artık. Yemeğimi falan kendim yiyebiliyordum. Ellerim de daha normaldi. Fizik tedavi yaptıramamızın etkisi bunlar. Bir de fizyoterapist erkek olunca canım daha çok yanıyordu. O yüzden hareketlerimi yapmıyordum. Çocukluk aklı...”
Hayali doktor olmaktı
Dedem vefat edince her şey yarım kaldı diyen Mustafa, ablasının desteğiyle okulunu dışarıdan bitirdi ve diplomasını aldı.
“İlkokuldan beri hayalim doktor olmaktı. Daha sonra bilgisayara ilgim arttı. Bilgisayar mühendisi olmak istedim. Hala öğreten biri olsa yapmak isterim. Resim yapmayı da seviyorum, bir de iyi yapıyorum. Canım sıkıldıkça resim yapıyorum sonra şiir yazmaya başladım. 120 tane şu anda şiirim var. Ondan önce 3 tane ajandam vardı onlar kayboldu.”
“Canım sağ olduğu sürece bakımevine vermek istemiyorum”
Mustafa’nın annesi Feyziye Alev, 5 sene okulun kapısını beklediğini söyledi.
“Dede vedat etti, babaanne vefat etti, abi abla evlendi, baba öldü. İkimiz kaldık. 2010’dan beri ikimiz yaşıyoruz. O zaman daha güçlüydüm yataktan kaldırabiliyordum. Yaş gitti, 80 yaşına geldim. Artık kaldıramıyorum.”
Temmuz ayında kalp krizi geçiren Fevziye Alev, “Çarem yok, çıkar yolum yok. Kalp krizi geçirdiğimde hastaneye yattım, Mustafa telaşa düşmüş. Bakımevlerini aramış, kendine çare aramış. Ben bakımevine falan vermeyi hiç düşünmüyorum. Onunla uğraşmaktan şikayetim yok. Canım sağ olduğu sürece de vermek istemiyorum” dedi.
Haber: Gülçin Sakarya, Nurya Yardımcı
Kurgu: Bertuğ Ulukan