Türk toplumları geçmişten günümüze hayvanlarla iç içe yaşadı. Her ne kadar belli tarihe kadar resmi düzenlemeler yapılmamış da olsa, hayvanların Türk toplumları üzerindeki etkisi hayatın her alanında karşımıza çıkıyor.
Öyle ki İslamiyet öncesi dönemde Türkler en büyük yardımcıları olan atlara kutsiyet derecesinde saygı duyar, gerekli özen ve hürmeti gösterirlerdi. Öldükten sonra yaşamın devam ettiğine inanan Türkler, ölümden sonra gökyüzünde atlarıyla birlikte koşacaklarına inanırlardı.
Türk Boylarının hayvan simgeleri
Sadece atlar değil, aynı şekilde diğer hayvanlara da hürmet gösterilirdi. Kartal, geyik ve kurt gibi hayvanlar Türk boylarının simgesi olarak kullanılıyordu. İslamiyet öncesi dönemde hayvanlar bilinçli şekilde avlanılır, doğanın dengesini bozmamak için azami özen gösterilirdi.
Osmanlı döneminde hayvan hakları
İslamiyet sonrası dönemde de hayvanlara gösterilen hürmet ve saygı sürdürüldü. İslam dininde tüm canlılara karşı şefkatle muamele edilmesi emredilmiş, hayvanlara zulüm yapılması yasaklanmıştır. Türk halkı İslamiyetle birlikte hayvanlara karşı sevgisini Allah aşkıyla derinleştirdi.
Osmanlı dönemine geldiğimizde hayvanlar için vakıfların ve özel yapıların kurulduğunu görüyoruz. Aynı dönemde Avrupa’da hayvanlara yeterli özen gösterilmediği de kaynaklarda yer alıyor.
Osmanlı’da hayvanların ne kadar değer gördüğünü yapılmış olan çalışmalarla anlamak mümkün:
- Hayvan ve ağaçlar için vakıflar kuruldu.
- Kediler ve kuşlar için yapılar yapıldı, kuş köşkleri kuruldu.
- Hayvanların beslenmesi için uşaklar tahsis edildi.
- Beyazıt Vakfiyesi’nde kuşların beslenmesi için yılda 30 altın ayrıldı.
- Sokak hayvanları için kebap günleri düzenlendi.
- Bursa’da Gurabahane-i Laklakan adı verilen leylek bakımevleri kuruldu.
- Dolmabahçe’deki kuş ve Üsküdar’da kedi hastaneleri inşa edildi.
- Binek hayvanlarına fazla yük yüklememek gibi düzenlemeleri içeren fetvalar okutuldu.
Fransız rahip Du Loir, ünlü seyahatnamesinde Osmanlı’daki gözlemlerini aktarmış ve hayvanlara karşı bu kadar özen gösterilmesini alaycı bir şekilde eleştirmiştir.
Hayırsız Ada vakası
Hayvanlara olan hürmet yıllar geçtikçe azaldı. 2. Mahmut ve Abdulaziz döneminde sokak köpekleri toplatılarak Hayırsız Ada’ya gönderildi.
2. Abdülhamid döneminde hayvanların sürgün edilmesi yerine başka tedbirler alınmaya çalışıldı. Abdülhamid köpekleri sürgün etme fikrini reddetti. Onun yerine Fransız Pastör Enstitüsü'ne bir heyet gönderip, 10 bin altın bağışlayarak dünyanın 3. Kuduz Enstitüsü'nün İstanbul'da kurulmasını sağladı.
1910 yılında ise ittihatçılar ve Jöntürkler tarafından Marmara Adaları’ndan Hayırsız Ada'ya bir sürgün hareketi daha gerçekleştirildi.
Cumhuriyet dönemi
Türkiye'de hayvanseverleri bir araya getiren ilk resmi demek İstanbul'da 1912 yılında "Himaye-i Hayvanat Cemiyeti" adı ile kuruldu. Atatürk'ün direktifleri ile 1923 yılında "Türkiye Hayvanları Koruma Derneği” olarak faaliyetlerini sürdürdü. 1955 yılında Ankara'da Celal Bayar’ın öncülüğünde Hayvanları Koruma Derneği kuruldu.
İlk çalışma
1980’li yıllara geldiğimizde henüz Türkiye’de hayvanları koruma altına alan bir kanun bulunmamaktaydı. İlk çalışma İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Öğretim üyesi olan Prof. Dr. İsmet Sungurbey tarafından başlatıldı.
Resmi düzenleme: Hayvanları Koruma Kanunu
24 Haziran 2004’te “Hayvanları Koruma Kanunu”nun kabul edilmesiyle hayvan hakları resmi olarak güvence altına alınmış oldu. 5199 numaralı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 4. maddesiyle hayvanlara resmi olarak yaşama hakkı tahsis edildi. Hayvanlara işkence edilmesi ve öldürülmesi yasaklandı, cezai müeyyideler getirildi. Ancak yıllar içinde beliren eksiklikler yeni bir yasanın gerekliliğini ortaya çıkardı.
Yeni kanun tasarısı
Geçtiğimiz yıllarda çeşitli sebeplerden dolayı ertelenmek zorunda kalan hayvan hakları tasarısı tamamlandı. Seçimden sonra onaylanarak hizmete girmesi planlanıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “2004 yılında hayvanları korumaya yönelik ilk müstakil kanun olan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu çıkardık. Hayvan haklarıyla ilgili yeni yaptırımları içeren Hükümet Tasarısını da yeni dönemde öncelikli olarak yürürlüğe koyacağız” dedi.
2004 yılında hayvanları korumaya yönelik ilk müstakil kanun olan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu çıkardık. Hayvan haklarıyla ilgili yeni yaptırımları içeren Hükumet Tasarısını da yeni dönemde öncelikli olarak yürürlüğe koyacağız.
— Recep Tayyip Erdoğan (@RT_Erdogan) 16 Haziran 2018
Tasarı neleri içeriyor?
Sahipli ya da sahipsiz olduğuna bakılmaksızın, hayvanlara acımasızca, zalimce muamelede bulunanlar ve eziyet edenler ile hayvanları öldürenlere 4 aydan 4 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldüren kişi 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 500 günden 5 bin güne kadar adli para cezasına çarptırılacak. Kişi aynı suçu işlemekte ısrar ederse cezası yarı oranda artırılacak.
Hayvanları birbirlerine zarar verecek şekilde dövüştürenlere de 2 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası uygulanacak.
Kanun taslağında yer alan suçların sahipli hayvanlara karşı işlenmesinde soruşturma, hayvan sahibinin başvurusuyla başlatılacak. Sahipsiz hayvanlara karşı işlenen suçların soruşturmaları, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın cumhuriyet başsavcılıklarına yazılı başvurusuyla yapılacak.
Hayvanların bakımı, beslenmesi, tedavisi ve korunması gibi yükümlülüklere, belirlenen yasaklara uymayanlara verilecek idari para cezaları da artırılacak.
Hayvanlara yönelik fiiller, Türk Ceza Kanunu'nun 151. maddesinde yer alan "Mala zarar verme" başlığı altındaki düzenlemelerin kapsamından çıkarılacak. Yeni düzenlemeyle "mal" kapsamından çıkarılacak hayvanlar "can" olarak görülecek.
Haber: Ahmet Şahin