Sihirbazlar, akrobatlar ve jonglörler ile gösteri sergileyen Cankurt çifti, karavan ile Türkiye'nin dört bir yanını geziyor.
Yerleşik bir yaşam tarzı benimsemeyen çift, hayallerini gerçeğe dönüştürmenin mutluluğunu yaşadıklarını anlatıyor.
Kendi sirkini kurmaya karar verdi
Ulaş Cankurt, ilk gençlik yıllarında yurt dışından Türkiye'ye gelen bir sirkte ışık teknisyeni olarak çalıştığını, bu gösteri ülkeden ayrıldıktan sonra kendi sirkini kurmaya karar verdiğini söyledi.
O dönem Türkiye'de kurulan yerel bir sirk olmadığını gördüğünü belirten Cankurt, şöyle konuştu:
"Önce kasabalarda gösteriler düzenledim. İlk gösterimizi Manisa'nın Akhisar ilçesinde yapmıştık. Çocuklardan topladığımız 300 lira kazandığımız ilk paraydı ve çok kıymetliydi. Zamanla işlerimiz bir kar topu gibi büyüdü ve birçok yabancı sanatçıyla tanışma fırsatı bulduk. Bu iş bizim için bir tutkuya dönüştü. Eşim ve ben, sirkin hem patronu hem de çalışanı olduk. Yerleri süpürmek, demir direklerin üstüne çıkmak, sobaları yakmak, mısır satmak, bilet satmak veya çadır kurmak bizler için bir keyif haline geldi. Bu sadece para için yapılabilecek bir iş değil."
"Biz Türklerin farklı bir enerjisi var"
Cankurt, hala Türkiye'deki tek sirk olduklarını vurgulayarak, "Keşke birçok farklı sirk kurulsa ve birbirimize örnek olsak. Bu işi iyi yapan birçok farklı sirk kurulsa eminim resmi kuruluşlar da bizlere destek olur" dedi.
Cankurt ayrıca, yurt dışındaki festivallerden davet aldıklarını anlattı.
"Biz Türklerin farklı bir enerjisi var. Kostümlerimiz, koreografilerimiz, müziklerimiz yabancılara değişik geliyor. Dolayısıyla sirkimizi seviyor, bizimle çalışmak istiyorlar."
"Otelde duvarlar üstümüze geliyor"
Melike Cankurt ise göçebe hayata alıştıklarını, İzmir, Bursa, Ankara'da ev tutup yerleşik hayata geçmeyi deneseler de adaptasyon sorunu yaşadıklarını ve her seferinde karavanlarına geri döndüklerini söyledi.
"Sirke yakın olmak istiyoruz. Sadece bizler değil, sirkteki diğer sanatçılar da öyle. Hepsini 5 yıldızlı otellere koyun, dönüp dolaşıp tekrar karavana gelmek isteyecekler eminim. Tatile gidince bile 3-4 günden fazla bir otelde kalamıyoruz. Duvarlar üstümüze üstümüze geliyor."
Riskli bir iş yaptıklarını anlatan Melike Cankurt, "Birinin trapezden düşüp kolunu, bacağını kırması, kafasının üstüne düşmesi bizim için çok normal şeyler. Her an başımıza bir şey gelebilir. Ancak ne yazık ki bizi koruyan bir mevzuat yok. Hatta hayatımızı anlatan bir film dahi yok. Burada bazen günlerce aç kalıyoruz. Karavanlarımızda su olmuyor, elektrik olmuyor. Çünkü ülkede oturmuş bir sirk kültürü yok" dedi.
"Hamileliğimiz sanatımızı icra etmeye engel değil"
Melike Cankurt, bebeği doğduktan 11 gün sonra sahneye çıktığını belirterek, şöyle konuştu:
"Biz sirk sanatçıları, hamileliğin sanatımızı icra etmeye engel olduğunu düşünmüyoruz. Doğum sancım başladığında sirk çadırı kuruluyordu. Boş araç yoktu. Ben de motorla hastaneye gittim. Bir an önce bebeğim doğmalı ve sahneye çıkmalıyım diye düşünüyordum. Zaten hamileyken de sahnedeydim, sihirbazlık kutularının içine giriyordum. Spor yaptığım için bebeğim de çok sağlıklı doğdu ve ben de çok kolay doğum yaptım."
Kaynak: AA