Üsküdar’da Salacak semtinin sembollerinden biri, sahil yolundaki tek katlı beyaz şirin yapı.
Salacak’a yolu düşenlerin sık sık uğradığı, çay ve kahvelerine boğazın eşsiz manzarasının eşlik ettiği bu yer “Salacak Sahili Güzelleştirme ve Balıkçılarını Koruma Derneği” tarafından işletilen bir çay bahçesi.
Şimdilerde İstanbullulara güzel manzara eşliğinde çay kahve sunan bu işletme geçmiş yıllarda özellikle Salacaklıların çok sık kullandığı bir vapur iskelesiydi.
Semtin sakinleri deniz ulaşımlarını Salacak İskelesi'ne yanaşan Şirket-i Hayriye vapurları ile sağlıyordu.
Kız Kulesi’nin hemen arkasında, denize doğru uzanmış olan bu küçük ahşap iskelede kıyı çok sığ olduğu için şirketin en küçük vapurları çalışırdı.
İskele, vapurların dibe oturmadan rahatça yanaşabilmesi için denize doğru köprü gibi uzanmaktaydı.
Köprüden ring seferi yapan Şirket-i Hayriye vapurları önce Harem’e sonra Salacak’a uğradıktan sonra dönüp tekrar Köprü İskelesi’ne bağlanırdı.
1953 doğumlu olan ve çocukluğundan beri Salacak’ta balıkçılıkla uğraşan Mehmet Kasarcı o yılları şu sözlerle anlattı:
“Burası bekleme salonuydu, ileri doğru iskele uzanırdı. Sabahları dört tane, öğlenleri bir tane akşamları gene dört tane vapur gelirdi. Devamlı çalışırdı yani vapurlar. Buradan Eminönü’ne giderlerdi.”
Yıllara meydan okuyor
Salacak İskelesi 1900’lü yılların başından 1970’lere kadar kullanıldı. İskele yıkıldı ancak binası yaşamaya devam etti.
Bir süre kullanılmayan iskele binası 1980’lerin sonundan bu yana Salacak Sahili Güzelleştirme ve Balıkçılarını Koruma Derneği tarafından işletiliyor.
Tarihi iskelenin günümüze kadar zarar görmeden ayakta kalmasını sağlayanlardan biri Mustafa Demirkol.
İskele binası derneğe geçtikten sonra arkadaşlarıyla beraber binayı ayakta tutmak için elinden geleni yaptığını belirten Demirkol, “Yaklaşık 40-45 senedir Üsküdar’dayım. Ben buraya ilk geldiğimde iskele vardı ancak çalışmıyordu. Bir yandan yolu dolduruyorlardı” dedi.
“İstanbul buradan seyredilir”
İskele binasının kendilerine geçtiğinde yıkık dökük ve harabe olduğunu ancak tarihi değerini düşünerek tüm bakımlarını aslına uygun yaptıklarını belirten Mustafa Demirkol, şunları söyledi:
“Binanın çatısı nereden baksanız 20 santim yatıktı. 3-4 tane ağaç ile kaldırdık, çatıları düzelttik, akıntılarını kestik. Yani bakımını yaptık, badanasını boyasını. Bu vaziyete getirdik. Eski halini hiç bozmadık, bozulmaz zaten. 2. sınıf tarihi eser. Ancak bakımını yaparsın. Badanasını, boyasını, akan kokan yerini yaparsın. Biz de onu yaptık. Salacak İstanbul’un göz bebeği. Burası da Salacak’ın tarihini yaşatıyor, geçmişini hatırlatıyor. Bir buluşma noktası oluyor. Açık adres gibi ‘Dernekteyim gel beni dernekten al’ ya da ‘Salacak’ta dernekte buluşalım’ diyor insanlar. İstanbul’u buradan seyredersin. Topkapı Sarayı karşında, Sultanahmet karşında, Ayasofya karşında. Akşam olur güneş batarken yazın özellikle, bütün fotoğrafçılar dizilir buraya, buradan fotoğraf çekerler.”
Tarihi mirası korumaya kararlıyız
Gelecek ile ilgili de konuşan Demirkol, yıllar önce adım attığı bu tarihi mirası gelecek nesillerde de yaşatmaya kararlı.
“Burayı ayakta tutmaya niyetliyiz. Elimizden geldiği kadar burayı koruyacağız, yaşatacağız. Eski bir anıdır, tarihi bir yerdir, 2. sınıf tarihi eserdir. Tarihi eserleri korumak bizim görevimiz, yani insanoğlunun görevi. Can-ı gönülden gelerek korumak istiyorum, çünkü seviyorum tarihi eserleri, tarihi yerleri. Onun için elimden geldiği kadar da korumaya çalışıyorum.”
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu