Özgürlüğün simgesi kuşlar aynı zamanda en eski komşularımız. Osmanlı döneminde bu komşuluğumuzun göstergesi olarak köşk, cami, mescit, türbe, han, çeşme gibi yapıların duvarlarına yapılan kuş evleri, onlara gösterilen merhamet ve sevginin işareti.
Dünyanın en büyük metropollerinden olan İstanbul’da bu birlikteliğimiz sürüyor. Şehirler bizim olduğu kadar onların da evi. Ancak salt ‘kuş’ diye tanımladığımız bu güzel canlılar pek çok türe ve çeşitliliğe sahipler. Kuş gözlemcileri bu türleri tanıtarak duyarlılığı artırmayı hedefliyorlar.
Yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş, o isimlerden biri. Tüydeş İstanbul’un kuş çeşitliliğinin yeteri kadar bilinmediğini düşünüyor.
“İstanbul aslında tabii büyük bir şehirden ibaretmiş gibi görünüyor ama kuş göçü için önemli bir noktada. Avrupa kıtası ile Afrika kıtası arasındaki göçmen kuşların trafiğinin yüzde 90 oranında yaşandığı bir yer burası. Özellikle bahar ve sonbahar göçlerinde 100 binleri bulan bir göç geçişi var. Fakat şehirlerdeki günlük hayatın temposuna takılan insanlar, bu canlı çeşitliliğini, üstlerinden geçen bu farklı dünyayı göremiyorlardı.”
“İstanbul aslında kuşlar için de bir merkez”
İstanbul konumu bakımından, birçok kuşun göç rotasında kalıyor. Geçerken uğrayan kuşların sayısı oldukça fazla fakat onlar kalıcı değiller. Özellikle denizlerle çevrili bir şehir olduğu için daha çok su kuşlarının yerleşik olarak yaşadığı bir şehir İstanbul.
“İstanbul yırtıcıların göçü için çok önemli, su kuşlarının göçü için çok önemli, kıyı kuşları, ötücü türler için… Hala İstanbul’da şehir içinde kalmış Tophane, Gülhane Parkı ya da Yıldız Parkı gibi büyük parklarda, yeşili bol olan parklarda bir sürü ötücü türünü görebiliyor arkadaşlarımız kuş gözlemcisi arkadaşlarımız. İstanbul aslında kuşlar için de bir merkez bir metropol ve insanların da bunun farkına varmasını istiyoruz.”
İnsanların hala türlere dair pek az şey bildiğini söyleyen Tüydeş’e göre İstanbul kuş gözlemcilerinin fotoğraf çekmek için sık sık uğradığı bir lokasyon.
“Genelde küçük kuşları serçe, orta boyda olanları karga, kumru ya da martı, gibi genelleme yapıyorlar bir de leylek var tabii işte ya da kartal. Böyle belli başlı ama sadece kartalın bile ondan fazla türü var. Ya da martı çeşitleri. 20’ye yakın martı türümüz var Türkiye’de yaşayan ve İstanbul aynı zamanda bir deniz şehri olduğu için de bu bahsettiğimiz martıların büyük çoğunluğunu İstanbul’da görebiliyoruz. Ve İstanbul’a geliyor kuşçu arkadaşlarımız genelde bunları görmek için.”
“Ben 40 yaşındayım daha önce görmemiştim böyle bir şey”
Profesyonel olmasa da sosyal medya üzerinden Tüydeş’i takip eden doğa ve kuş meraklıları da, yavaş yavaş bu işe gönül vermeye başlamış bile. İstanbul Galataport’ta düzenlenen ‘İstanbul’un Kuşları’ sergisini ziyaret eden Utku Üzülmez, kuşlara karşı merakının gelişmeye başladığından bahsediyor.
“Alper Bey’in hesabıyla birlikte başka hesapları takip etmeye başladım. Böyle silsile yoluyla bunlar artmaya başladı. Ben de biraz daha dikkatle izlemeye başladım etrafımı. Ve sonrasında fark ettim ki aslında biraz dikkatli bakınca, bunlar görülebiliyor ya da duyulabiliyor. Mesela dün anneme dedim ki Anne dedim evin içinden ben Güngören’de oturuyorum bu arada, normal bir apartman, bir tane kızıl gerdan gördüm bir tane de akkuyruk sallayan gördüm dedim. Annem tabii şaşırdı onlar ne falan diye. Dedim gel sana göstereyim. Resimlerini gösterdim çok şaşırdı.”
Şehirde yaşayan insanlar doğaya uzak kalıyorlar. Kuşlar doğa ile aradaki bu mesafeyi kapatabilir. Üzülmez kuşları fark etmenin yaşattığı duyguyu şöyle anlatıyor:
“Bunları tanıyabilmek çok güzel. Yani görebilmek çok güzel. Önceden görmüyormuşuz. Yani ben 40 yaşındayım daha önce görmemiştim böyle bir şey neredeydi bunlar yani yoklar mıydı varlardı ama yani demek ki dikkat etmemişiz. Bunları tanımak, farkına varmak, seslerini duymak, renklerini incelemek… Fotoğraflarını çekebilmek tabii daha zor bir olay çok zor bir olay onu anladım.”
Doğaya Kanat Açtık’ projesi
20 yıllık fotoğrafçılığın son 10 yılını doğaya ve kuşlara adamış olan Alper Tüydeş, ‘Doğaya Kanat Açtık’ projesi kapsamında birçok etkinlik düzenliyor. Projenin ilk ayağı olan ‘İstanbul’un Kuşları’ dijital sergisi 9 Şubat’ta sona eriyor. Ancak proje 1 sene boyunca çeşitli etkinliklerle insanları doğaya karşı bilinçlendirmek için devam edecek.
Meraklıları için, Galataport’taki Doğuş Otomotiv Plus Deneyim Merkezi’nde dijital olarak yer alan sergide Sumru, Yalı Çapkını, Yelkovan, Akça Cılıbıt, İbibik, Küçük Kerkenez, Sığırcık, Arı Kuşu, Gri Balıkçıl, Karabatak, Karatavuk, Kır Kırlangıcı, Kızılgerdan, Küçük Karga ve Yılan Kartalı gibi kuş türleri tanıtılıyor.
İstanbul’a doğal yollarla gelmese de adapte olmayı başarmış kuşlar
Bugün İstanbul’da çiğdeci, yeşil papağan ve İskender papağanı olarak bilinen üç çeşit istilacı tür olduğunu da anlatıyor Tüydeş. İstamleri dışında kendilerini İstanbul’da bulan bu türler uyum sağlamakta zorluk çekmemişler.
“Bunlara istilacı denmesinin sebebi, doğal olmayan yollarla doğal olmayan habitatlarında yaşama tutunmuş olmaları. Özellikle papağanlar için bu çok uzun bir süreyi kapsıyor. Yüz yıllar öncesinde geldiği düşünülüyor. Çünkü papağanlar için Türkiye doğal bir habitat değil ama buraya bir şekilde geldi. Bunlarla ilgili birçok rivayet var ama gerçek olan şu ki bu kuşlar buraya doğal olmayan yollarla geldiler ve buralarda artık üreyip buraya uyum sağlamış kuşlar. Tabii araştırmacılar bunların bu bölgeye olan etkilerini araştırıyorlar. Çünkü doğal olmayan yollarla geldiğinden bahsediyoruz. Bu da buranın yerleşik türlerine olumlu ya da olumsuz etkileri olabilir.”
İstanbul’un habitatına uygun olmasa da o kuşlar artık kentin bir parçası.
“İstilacı tür deyince insanlar ilk anda bir düşmanlık da besleyebilirler. Asla böyle bir durum söz konusu olmaması gerekiyor. Buna karşı yapılması gerekeni zaten uzmanlar söyleyecektir. İstanbul’da Kartal civarında özellikle çiğdeci kuşlarını çok fazla görüyoruz. Çiğdeci kuşların çok geçmişi yok, bunların yakın zamanda kafeslerden kaçan kuşların kendilerini bulmasıyla adapte olduklarını düşünüyoruz ve bir koloni oluşturduklarını düşünüyoruz. Yaklaşık bir 6-7 yıldır en azından bu kuşların koloni halinde buradaki varlıkları söz konusu. Devam eden süreçte de araştırmalar o kuşlar hakkında yapılması gerekenleri de ortaya koyacaktır.”
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu