Asistan olarak geldiği Hierapolis Antik Kenti'nde 40 yıl kazı çalışmalarına katılan ve bu süreçte "ikinci vatanım" dediği Türkiye'den kopamayan İtalyan arkeolog Ord. Prof. Dr. Francesco D'Andria, emekli olmasına rağmen bir süredir devam ettiği kazıları eylül ayında bırakma kararı aldı.
1978'de asistan arkeolog olarak geldiği Türkiye'den kopamadı
Akademik kariyerine Lecce Üniversitesi'nde başlayan D'Andria, 1978 yılında asistan arkeolog olarak Denizli'deki Hierapolis Antik Kenti'ndeki kazılarına katıldı. Pamukkale'den ve Hierapolis'ten çok etkilenen D'Andria, kazı ekibindeki Tüklerle yakın ilişki kurdu.
Hierapolis'ten kopamayan İtalyan arkeoloğun 40 yıl sürecek Türkiye macerası da böylece başlamış oldu.
Zamanla Türkçe öğrenen 75 yaşındaki D'Andria, geçen sürede asistanken profesör unvanı aldı ve 2000 yılında da Hierapolis Antik Keti Kazı Başkanlığı görevini üstlendi.
Bir süre sonra ordinaryüs unvanı da alan D'Andria'nın kazı başkanlığında Hierapolis'te önemli bulgulara ulaşıldı.
Hierapolis Antik Tiyatrosu'nu ayağa kaldırdı
Akdeniz havzasında en önemli ve özgün Roma tiyatrosu olarak gösterilen 1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu'nun restorasyonunda da görev alan İtalyan bilim adamı, yapıyı yüzde 95 mevcut orijinal mimari malzemeyle ayağa kaldırdı.
Prof. Dr. D'Andria'nın kazı başkanlığında, milattan sonra 80 yıllarında Hristiyanlığı yaymak üzere Hierapolis'e gelen ve Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus'un paganlar tarafından öldürüldüğü yer, Hristiyanlığın resmi din kabul edilmesiyle burada yapılan anıt, Aziz Philippus'un mezarını ve adına yapılan kilise ortaya çıkartıldı ve bu alanlar restore edildi.
Özellikle Hristiyan dünyasında heyecan uyandıran yapılar, pek çok yabancı turistin Hierapolis'e gelmesini sağladı.
Akademik hayatının tamamı Hierapolis'te geçti
D'Andria başkanlığındaki arkeologlar, 5 yıl önceki kazılarda da antik dünyada "ölüler ülkesine geçiş kapısı" olarak kabul edilen ve Ploutonium (Cehennem Kapısı) adı verelen mağaranın girişini gün yüzüne çıkardı.
Genç bir arkeologken geldiği Türkiye'de 40 yılını geçiren, antik kentteki çalışmalarıyla adından söz ettiren ve akademik hayatının neredeyse tamamını Hierapolis'te geçiren D'Andria, geçen yıl yaş haddi nedeniyle emekli olmasına rağmen Hierapolis'ten kopamadı.
Bu süreçte kendisinden sonra göreve gelen Ord. Prof. Dr. Grazia Semeraro'yla çalışan D'Andria, kazıları eylül ayında tamamen bırakma kararı aldı.
"Türkiye benim ikinci vatanım oldu"
Ord. Prof. Dr. Francesco D'Andria, 1978 yılında asistan arkeologken sadece 2 aylığına Hierapolis'e geldiğini, karşılaştığı arkadaşlık, doğal ve tarihi güzellik dolayısıyla Türkiye'den kopamadığını söyledi.
Türkiye'de bu kadar çalışmayı hiç aklına getirmediğini belirten D'Andria, şunları anlattı:
"Artık benim son senem, işim burada bitiyor. Sadece 2 aylığına gelmiştim ama burada özel bir yer buldum. Hierapolis'te doğa ve tarih var, çok şaşırdım. Türkler arkadaşça yaklaştı ve çalışmaya devam ettim. 18 sene kazı başkanlığı yaptım, 40 sene uzun bir zaman. Çok öykümüz ve hatıralarım var. Biraz üzülüyorum ama geride bıraktıklarım için memnunum. Burada çok arkadaş bırakıyorum. 40 yıllık çalışmanın ardından kendimi yarım İtalyan, yarım Türk hissediyorum. Türkiye benim ikinci vatanım oldu."
"Burası cehennemden cennete bir yolculuk"
D'Andria, Türk kültürünü çok sevdiğini, görevinin sona ermesine rağmen buraya ziyareti ihmal etmeyeceğini belirtti.
Antik kentteki çalışmalarda kendisini en çok "Cehennem Kapısı" ve "Aziz Philippus Kutsal Alanı"nın heyecanlandırdığını ifade eden D'Andria, şunları söyledi:
"Benden önceki arkeologlar aradılar ama bulamadılar. Antik tarihçi Strabon, 'Kuşlar mağara önünde ölüyorlar çünkü gazlar var' diye yazmıştı. Bir gün burara çok fazla ölmüş kuş buldum. Buradan fikir yürüterek tahmin ettim. 10 sene önce kazamaya başladım ve burası ortaya çıktı. Burası cehennemden cennete bir yolculuk. Termal su Cehennem Kapısı'ndan çıkıyor ve beyaz cennet Pamukkale'yi oluşturuyor."
Kaynak: AA