Kapalıçarşı'da bir kuyum ustasının yanında çırak olarak sadekarlığa başlayan 39 yaşındaki Bilge Gürsoy, göz alıcı sanatıyla erkeklerin egemen olduğu bu sektörde kadınların da başarılı olabileceğini gösterdi.
Marmara Üniversitesi Uygulamalı Takı Teknolojisi Bölümü mezunu olan Gürsoy, geliştirdiği mum tekniğiyle pırlanta, elmas, zümrüt gibi değerli taşların içine her türlü figürü tasarlıyor.
"Meslekle tanışınca o kadar sevdim ki gerçekten bırakmak istemedim"
Tasarım ve model oluşturmada temel bilgileri, küçük yaşlarda çıraklığını yaptığı makine ressamı ve kalıp ustası olan babasından öğrendiğini belirten Gürsoy, Sultanahmet'teki atölyesinde mesleğinin aşığı olduğunu söyledi.
İstanbul'da aşk temalı bir mücevher tasarım yarışmasında lebi derya adını verdiği tasarımıyla birinci olduğunu belirten Gürsoy, "Çocukken, oyuncak bebeklere kıyafetler dikip çantalar yapardım. Meslekle tanışınca o kadar sevdim ki gerçekten bırakmak istemedim. Atölye kısmı her zaman ilgimi çekti. Sadekar Onur Kaya ilk ustamdı. Daha sonra kalıplar hazırlayıp modeller yaptıktan sonra çeşitli firmalarda çalışmaya başladım. Şimdi de kendi tasarımlarımla atölyemde devam ediyorum. Yine firmalara ürünler tasarlayıp veriyorum" dedi.
"Ürünün ilk modelini ortaya çıkaran insan"
Kendisinden özel tasarımlar da istendiğini vurgulayan Gürsoy, şunları söyledi:
"Modelin taşsız haline sade, bunu yapan insana da sadekar denir. Ürünün ilk modelini ortaya çıkaran insan da diyebiliriz. Bir hayalin ya da tasarımın üç boyutlu hale dönüşebilmesi için sadekarın da donanımlı, yaratıcı ve yetenekli olması gerekiyor. Kapalıçarşı'da bilinen ilk kadın kuyum ustasıyım. Şu an Kapalıçarşı'da yeni yetişen, mesleğe ilgi duyan birçok kadın girişimci var, ama herhangi bir sayı söylemek pek doğru olmaz. Kadınların kuyum sanatına ilgi duymaları, ürünlere yapılan işleri değiştirdi, farklı ve özgün tasarımlar çıkmaya başladı."
Mesleki eğitimler veriyor
Gürsoy, kuyum sanatını genç nesillere aktarmak için mesleğiyle ilgili eğitimler verdiğini de belirtti.
20 yıldır kuyum ustası olduğunu, ancak buna rağmen kendi eğitim sürecinin de devam ettiğini ifade eden Gürsoy, sürekli yeni şeyler öğrendiğini ve bunları etrafındakilerle paylaştığını aktardı. Gürsoy sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir tezgah ortamında çalışırken çok şık giyinemiyoruz, makyaj yapamıyoruz, manikür durmuyor. Ellerimiz yıpranıyor, biraz da kuvvet gerektiriyor, tabi bu durum kadınları zorlayabiliyor. Kuyum ustası olmak için kesinlikle çok çalışmak, emek vermek, istemek, sevmek gerekiyor. Bu işte gönül tutkusu gerekiyor. Öğrencilerime ve bu mesleğe başlayanlara bir okul okumalarını tavsiye ediyorum. Eski ustalardan mesleki bilgi edinip atölyelerde çalışmak gerekiyor. Sektörde beraber çalıştığım çıraklarıma en çok cesaretli olmayı öğretmek istedim. Çünkü sadekarlık çok korkularak yapılacak bir iş değil. Değerli taşlar elimizden geçiyor ve şekil buluyor. Mesleğimiz ne kadar zanaat olsa da çok büyük sanat yatıyor bu işte."
Ne istediğinizi bilmeniz gerekiyor
Tasarım yaparken doğadan beslendiğini söyleyen Gürsoy, kuyum sanatında doğa figürlerin çok kullanıldığını, mumdan malzemeleri bıçakla şekillendirip daha kolay formlar oluşturduğunu kaydetti. Gürsoy, "Ne yapacağınızı hayal edebiliyorsanız onu hayata geçirmek için bir malzeme buluyorsunuz. Ama ne istediğinizi bilmeniz gerekiyor. Mum bana 3 boyutlu işlerde daha fazla özgürlük alanı sağlıyor. Hayvanlar, ağaç gibi doğa figürleri yapıyorum. Bazı metalde yapacağım hareketleri mumla yapıyorum. Bir ürünü ortaya çıkarmak için 9-10 saat bazen de sabaha kadar çalışıyorum. Bazen aylar da sürebiliyor çalışmalar" diye konuştu.
Ustanın değerli madenlerle çalıştığı için bir yatırım yapmak gerektiğini ve bu nedenle maliyetli bir iş olduğunu da vurgulayan Gürsoy, önem verdiği tasarımlarından bir sergi açmak istediğini de dile getirdi.
Kaynak: AA