Telefonda Neslihan Ateş’le konuşup haber için sözleştiğimizde, tam olarak nasıl bir ortam ve psikolojiyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Onlar kanserle savaşan kadınlardı. Bir araya gelmelerini sağlayan ortak noktaları da adı ölümle anılan bu hastalıktı.
Kansere karşı kazandıkları zaferi kutluyorlardı
Başkent Üniversitesinde verecekleri konser öncesi buluştuk. Daha ilk karşılaşmada, kafamızdaki tüm soru işaretleri silindi. Onlar kurtuluş hikayelerini herkes bilsin, verdikleri mücadeleye herkes tanık olsun diye sahnedeydi. Kansere karşı kazandıkları zaferi kutluyorlardı. Bu yolda kaybettikleri arkadaşlarını anmak için şarkılar söylüyorlardı. Amaçları kanseri anlatmak değil, bu hastalığın yenilebileceğini göstermekti.
Hastalığını müzikle unutanlardan
İçlerinden ilk söze giren Dilek Karakuş oldu. O, hastalığını müzikle unutanlardan yalnızca biri.
‘’Biliyorsunuz kadınlara bir misyon biçmişler; kadın annedir, eştir gibi. Belirli izinler olmadan bazı adımlar atamaz. Biz hastalığımızla bunu yıktık. Biz özgür bireyleriz, şarkımızı da söylüyoruz, işimizi de yapıyor, evimize de bakıyoruz. Evet anneyiz, evet bir eşiz, evet evladız ama en önemlisi bir kadınız. Herkesin aklına ilk gelen soru; ‘Bu bana niye oldu?’ Hastalıklar insanlar içindir. Sana bana diye bir ayrımı yoktur. Bütün mesele bunun erken tanınması, kontrollerinin yapılması.’’
Karakuş’tan sonra mikrofonu, projenin mimarlarından ‘’Farkındalık Korosu’’nun şefi Cihan Can’a uzattık.
‘’12 kişiyle çıktık bu yola. Burada her şeyi paylaşıyoruz. Farkındalık korosu benim için çok ayrı bir yerde. Çalışmaya gelirken bütün her şeyi dışarıda bırakarak geliyorlar; kimliklerini, mesleklerini ve en önemlisi hastalıklarını.‘’
Şölen, piyanonun tuşlarıyla başladı
Arkada devam eden prova eşliğinde süren bu sohbet, bir süreliğine bölündü ve onların vakti geldi. Sahnede her zamanki heyecanlarıyla danslar ediyor, müziklerini herkes duysun istiyorlardı ve konser başladı. Sırayla sahneye çıktılar. Her biri hem kendi hem de ekibiyle gurur duyar gibi davetlileri selamladı. Şölen, piyanonun tuşlarıyla başladı. İngilizce, Yunanca, Fransızca ve Türkçe şarkılar her bir dinleyiciyi etkisi altına alıyor, yavaş yavaş salonda bir hareketlilik yaşanıyordu. Ardından tempolu alkışlar...
Sırayla sahne alıp, “Biz yendik” dercesine hünerlerini sergilediler, dans ettiler. Biteceğini hisseden izleyiciler, yüksek bir enerjiyle söyledikleri şarkıları tekrar dinlemek istedi.
Marşlar okundu, türküler söylendi. Bu coşku, herkesin gözünden okunuyordu. Kimileri, duygularını tutamadı, gözyaşları yanaklarından süzüldü. Artık aralarında olmayan dostları için dinleyicileri son kez selamladılar.
Salondaki alkışlar da onlar için yankılandı.
“Aramızda hiçbir şekilde hastalık konuşulmuyor”
Duygularını böylesine yoğun yaşayan bu kadınlardan birini daha tanımak isteyince, soru sorulmasına fırsat vermeden Neslihan Ateş söze girdi. Hastalık sürecini, yaşadıklarını ve aile desteğini anlattı.
‘’3 yıl önce rahatsızlandım, bu bende şok etkisi yarattı. Çevremin ve özellikle eşimin, çocuklarımın sayesinde bu rahatsızlığı rahat bir şekilde atlattım. Bir arkadaşım vardı hem de sosyal çevreden biri. Meme kanseri ile mücadele eden, tiyatrocu ve birçok dizide yer almış biriydi. Maalesef eşi onu bu hastalığı yüzünden terk etti. Bayağı bir travma yaşadı, tabii biz de yaşadık. Özellikle erkeklere seslenmek istiyorum: Nasıl annelerine değer veriyor seviyorlarsa, aynı şekilde eşlerine de değer verip her konuda onlara destek olmalarını rica ediyorum. Bu hastalık sürecinde evin erkeğine çok iş düşüyor. Burada hepimiz birlikte kader arkadaşıyız fakat aramızda hiçbir şekilde hastalık konuşulmuyor. Neşeliyiz, hep güler yüzlüyüz.’’
“Kanserden korkmayın, bir sonraki adımı düşünün”
Sonra söz Rukiye Düzel’in oldu. İlk kontrolünde kendisine kibarca “Ameliyat olman gerekiyor” denildiğini söyledi ve devam etti:
“O andan itibaren geriye dönük hayatımdaki her şey anlamını yitirdi. ‘Bundan sonra tamam, kanser benimle. Ne yapabilirim?’ dedim. Doktorum sayesinde koroyla tanıştım ve gördüm ki buradaki bu hastalığı geçiren ve direnmek isteyen kadınlar tek bir şeyin derdinde. Evet olabilir, insanız. Her şey gelebilir başımıza. Son ana kadar tutunacak bir dal bulacağız. Ameliyat sonrasında izinden döndüğümde, iş yerimdeki arkadaşlarım direkt hastalığımla göz teması kurarak karşıladı beni. Ben de onlarla göz teması kurarak, ‘Gayet iyiyim’ diyerek, kontrollerini aksatmamaları gerektiğini söyledim. Kanserden korkmayın, her an sizi bulabilir ve bulduğunda da bir sonraki adımı düşünün, hayatınızı sonlandırmayın.”
Bu, hayata bir kenarından dokunan kadınların öyküsü.
Bazıları sözlere dökmese de güçlü kalarak ölümcül bir hastalığı yenebildiklerini, bir gülüşle gösteriyor. Ve şarkılarını söylemeye devam ediyorlar.
Haber: Nihal Keskiner, Hafize Yurt
Kamera: Resul Daban
Kurgu: Bertuğ Ulukan