Sosyal hayattan soyutlanmak, evden çalışma stresi ve uzaktan eğitim nedeniyle çocukların 24 saat evde olması… Aslında bunların tekiyle bile baş etmek hiç kolay değil... Ancak özellikle evli çiftler aylardır hem salgın hem de salgının ev hayatında yol açtığı krizlerle mücadele ediyor. Sosyolog Doç. Dr. Lütfi Sunar, dünyanın içinden geçtiği salgın dönemini şu sözlerle yorumluyor:
"Bu tür büyük salgın dönemleri, büyük şoklar, toplumsal yapının dayanıklılık ve dayanıksızlığını ortaya çıkarıyor; kırılganlıklarını ortaya çıkarıyor. Hani bazen vardır ya cam sağlam görünüyor, ufak bir leblebi tanesi atarsınız cam tuzla buz olur çünkü onun içerisinde küçük çizikler, küçük kırıklar var. Toplumsal yapı da böyle; içindeki kırıklıkları, kırılganlıkları bu tür şok dönemlerinden görebiliyoruz. Bunun ilk yansıdığı alan da elbette ki aile ilişkileri, kişisel ilişkiler, sosyal ilişkiler ve o çok dayanıklı gibi gördüğümüz aile yapısının aslında bu salgınla birlikte Türkiye'de çeşitli kırılganlıklara sahip olduğunu gördük. Buradaki en önemli gösterge hızlı bir şekilde boşanma başvurularının artması. Dolayısıyla biz bu sonuçları, neticeleri iki yıl sonra çok net bir şekilde göreceğiz. Muhtemelen evlenme sayılarının düştüğü, boşanma sayılarının arttığı bir dönem olarak tarihe geçecek bu dönem."
Avukatlara "koronavirüs" gerekçeli boşanma başvuruları
Salgın dönemi boşanma sayılarının arttığı bir dönem olarak mı tarihe geçecek gerçekten? Şimdilik veriler sosyologların bu öngörüsünü doğruluyor. İstanbul'da boşanma avukatlığı yapan Tuğçe Kabaoğlu, 2019'a kıyasla bürolarına boşanmak için başvuranların sayısının 3 kat arttığına dikkat çekiyor. Bu başvuruların çoğunun baş kahramanı, koronavirüs...
"Büromuza başvurularda 3 kat artış söz konusu. Henüz istatistiklere yansımadı bu, çünkü boşanma davaları eğer anlaşmalı değilse çoğunlukla bir ila iki yıl sürüyor. Büromuza genç çiftler de, daha uzun süre evli kalan kişiler de başvuruyor ancak tahammülsüzlüğün genç çiftlerde daha fazla olduğunu görüyoruz. Boşanma sebeplerinden biri, evi hem ofis hem kreş olarak kullanan evli çiftlerin gerek çalışma hayatlarında, gerek ev düzenlerinde oldukça sorun yaşıyor olması. Örneğin toplantı esnasında arkadan duyulan bir bebek ağlaması ya da bebek çığlığı çalışma hayatını çok fazla olumsuz etkiliyor. Ve bu boşanmak için bir neden olabiliyor. Başka bir müvekkillim ise dışarıda çalışan eşinin sosyal mesafe ve hijyen kurallarına uymayarak eve hastalık getirdiği için boşanma talebiyle başvurdu. Çünkü eşinin yeterince sorumluluk almadığı, ailesinin sağlığını tehlikeye attığı görüşündeydi."
Aile terapistlerine başvurular arttı
Bu süreçten kuvvetlenerek çıkan ilişkiler de var, ayrılığın eşiğine gelerek aile terapistlerinde çözüm arayanlar da... Psikiyatri Uzmanı aynı zamanda Aile ve Evlilik Terapisti Profesör Nesrin Dilbaz, çiftlerin salgın döneminde değersizlik hissiyle de mücadele ettiğini söylüyor:
"Özellikle kendilerini değersiz hissettiğiyle alakalı geliyorlar. Yani artık ilişki içinde sevildiklerini, değerli bulunduklarını hissetmedikleri... Hemen hemen her gelenin bütün sorumluluğu kendilerinin aldığı, karşı tarafın sorumluluk almadığı, evle ilgili, çocukla ilgili bütün sorumluluğu tek tarafın aldığından yakınıyorlar. Bu dönem en çok gelen yakınma, galiba sevgi bitti hocam tarzında.. Evden çalışma, çocuklar evde, eşler evde ve daha fazla gerginlik ortamıyla birlikte tahammülsüzlükler de arttı.
İnsanlar ufak gördüğü, daha önce sorun etmediği şeyleri, sorun etmeye başladı. Yani ilişkiler içinde aslında, daha çok sorun yaşama, sorunların daha farkında olma daha doğrusu küçük sorunları daha da büyüterek sanki ilişki yolunda gitmiyormuş, sanki ilişkilerinde eskisi gibi bir romantizm yokmuş ya da birbirlerini değerli hissetmedikleri bir noktaya geldiklerine yönelik çok fazla çiftten yakınma geliyor bu anlamda."
"Kriz dönemlerinde karar almayın"
Mesela daha önce ufak olarak adlandırdığınız sorunlar şimdi gözünüze daha büyük mü görünüyor?
Evde geçirdiğiniz süre artık tahammül sınırlarınızı zorluyor mu? Eğer öyleyse uzmanların bu konudaki tavsiyelerine kulak vermekte fayda var.
"Bu dönemde kendimizi sakin tutmalıyız, aynı uçaklardaki gibi... Ne diyor uçaktaki anons: Lütfen önce kendi maskenizi takın sonra yanınızdakinin maskesini takın. Hayat da bu dönemde bizim için böyle. Kendimizi güvende hissedelim. O zaman göreceksiniz ki ilişkiye de bu, olumu olarak yansıyacaktır. En sihirli cümlenin şu olduğunu düşünüyorum: Seni anlıyorum, hayal kırıklığına uğramış olabilirsin, bana kızmış olabilirsin ama bu anlamda sana hak vermiyorum diyebilirsiniz. Çünkü insanlar bu süreçte anlaşılmadıklarını düşünüyor. En önemli kısım, kendi sandalyenizden kalkıp karşınızdakinin sandalyesine oturup, o burada ne hissediyor acaba o burada ne düşünüyor diyerek onun duygularını biraz anlamaya çalışmak lazım."
Profesör Nesrin Dilbaz, sorunları halının altına süpürmeyin ama karar vermek için de acele etmeyin diyor.
"Aslında evlilik bir denge işi, lego gibi... Evlilik iyi gidiyorsa insanların artı ve eksileri birbirine uyuyor anlamına geliyor. Peki sonra ne oluyor da COVID-19'la uyan şeylerin nesi bozuluyor derseniz, aslında uyan şeyler bozulmuyor sadece o sıradaki koşullar değişiyor. Onun için eğer sorunlar varsa bence sorunları bu dönem içinde boşanmaktan ziyade, biraz ertelemek, bakın halının altına süpürmek değil sadece ertelemek ama daha sonra bununla ilgili çözüm arayışına girmenin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Kriz döneminde lütfen önemli kararlar almayın çünkü doğru karar olmayabilir bu. Özelikle bu zorlanma dönemleri geçtikten sonra hayatımızla ilgili önemli kararlar vermemiz gerekiyor. Bu dönem çok sağlıklı bir dönem değil bunun için. Öncelikle bu zorlanma döneminin geçmesi, insanların yeniden eski beyinlerinin ve ruhsal olarak fabrika ayarlarına dönmesinden sonra hala bu sorunlarla baş edemediklerini düşünüyorlarsa belki tekrar gözden geçirilebilir."
Kamera: İlyas Umut Özacar, Serhan Sevin