Ormanlardan çöllere, okyanuslardan dağların zirvesine kadar dünyanın dört bir yanına kuşları görmek için gidiyor.
Kuş dedektifi, yaban hayatı uzmanı, fotoğrafçı Emin Yoğurtcuoğlu, 12 yaşından beri kuşları gözlemliyor.
Yanardağlar nasıl patlar, fırtınalar nasıl oluşur, hastalıklar nasıl yayılır, uzayda neler var?
Bunlar onun daha çok küçük yaşlardayken merak ettiklerinden bazıları.
“Sonuçta evinizden çıktığınızda yanardağ sizi karşılamıyor. Ansiklopedilerde gördüğüm, kitaplarda okuduğum ve gördüğüm o kuşları balkonda, parkta görmeye başlayınca ilgim o yöne kaydı.”
Kuşları çok seven bir insan olduğunu söyleyen Yoğurtcuoğlu, kuşların diğer yabani hayvanlara nazaran hem ulaşılabilir hem rahat görünür hem de insanlarla iç içe yaşıyor olmaları nedeniyle 20 yıldır onların peşinde.
“Kuşlar sadece onlara ayrılmış kuş cennetlerinde değil her yerdeler”
Türkiye’de şu an “en çok kuş türü görmüş kişi” unvanını taşıyan Emin Yoğurtcuoğlu, "Başlarda evimin yanı başında gördüğüm birbirinden farklı rengarenk kuşları birilerinin bıraktığını düşünüyordum. Sonra fark ettim ki onların kanatları var, doğal olarak yer değiştirebiliyorlar. Sınırlar insanlar için var, onlar içinse yok. Bizim için neden varsa onu da anlamış değilim" diyor.
Bugüne kadar kaç kuş türü gördünüz?
Dünyada 10 bin 700 farklı kuş türü var. Bu sayı nüfus sayısı değil, tür sayısı. İnsan da tek bir tür, serçe de, kumru da, saksağan ve leş kargası da… 6 kıtada 60’a yakın ülkeye giderek bunların 3 bin 200 tanesini gördüm ve çoğunu araştırmalarım için fotoğrafladım. Bazıları gerçekten şok edici güzellikte ya da şaşırtıcı. "birddetective" instagram adresimden izlemeniz mümkün.
Türkiye’de ise 485 kayıtlı kuş türü var. Rekortmenliğim burada. Bunların da 433 tanesini görüp 431 tanesini fotoğrafladım. 485 kuş türü var diyoruz ama bunların hepsini gidip görmek mümkün değil. 350 tanesini rahat bir şekilde görebiliyorsunuz. 350’den sonrası nadir türler oluyor. Yani sayıları az veya yolunu şaşırıp Türkiye’ye gelmiş rastlantısal konuk kuşlar olabilir. Ben rastlantısal konuklara sırt çantalı kuşlar diyorum. Japonya’da olması gereken kuş bir anda Konya’da çıkabiliyor. Geçen mavi kuyruklu bülbül fotoğraflandı. Normalde Orta Asya’da ve Sibirya’da yaşıyor. Böyle şeyler de bu işin heyecanı. Bunlar hayatta belki de bir kere olabilecek olaylar.
“Kuş dedektifi” olmak sizin fikriniz miydi?
Evet, 2012’de kuş dedektifi olmaya karar verdim çünkü sürekli onların peşinde bir hayat geçiriyorum. Onlar neredeyse ben oradayım. Kendimi onların hayatlarını gözlemleyen, inceleyen bir dedektif gibi hissediyorum. Onun İngilizcesini kullanıyorum: Bird detective. 2012’den beri kuş dedektifi olarak anılıyorum. Babam ise “Sen kuş dedektifi değil kuş dedektörüsün çünkü kuşlar sana geliyor, onlar da seni merak ediyor” diyor.
Sizi en çok etkileyen kuş türü hangisiydi?
Kuşlar benim için ayırt edilemeyen türler. Şu kuşu çok sevdim diyemiyorum. Ben her birinde ayrı bir mucize ve olay görüyorum. Olabileceğim bir kuş türü sorarsanız, albatros olmayı çok isterdim. 4-5 sene boyunca okyanusun üstünde uçuyor, hiç karaya hiç gelmiyor, ayrıca dünyanın en geniş kanatlı kuşları. 3,5 metreye varan kanatları var ve suyu da seven bir insan olarak tam albatros olduğumu düşünüyorum. Rüzgarı hissediyor, dalgalarda ayağını sürüyor çarpıyor. Çok eğlenceli bir kuş ama bir kuşu senden daha fazla seviyorum diyemiyorum açıkçası. Öyle bir ayrımım yok.
Uzun yıllar aradığınız bir kuş türü var mı?
Yıllarca arayıp göremediğim türler oluyor. Onları ilk gördüğümde tabii ki çok fazla heyecanlanıyorum. Mesela çalıkuşu çıvgınını 13 sene boyunca aradım. Aramaya başladığımda neredeyse çocuktum. Bir gün çıkacağını biliyordum. Türkiye’ye 2011’de geldi. Birileri Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti'nde fotoğrafını çekti hemen yola koyulduk. Görüldüğü yere vardığımızda kuş gitmişti. Günlerce bakındık ama bulamadık. Ancak üzülmedim. Bahsettiğim 9-10 santimetrelik ufacık bir kuş. Normalde Orta Asya’da yaşıyor. Bir gün göreceğimi biliyordum, o hissiyat hep vardı. Geçen sene sonbaharda tam “Artık bakmayacağım” dediğim anda çıktı ortaya.
Dünyanın neresinde olursanız olun bir kuş görebilimek için her şeyi yapıyorsunuz. Bugüne kadar yaptığınız en uçuk şey neydi?
Çok fazla uçuk şey yaptım. Antarktika’da penguenlerle yüzmek onlardan biriydi. Su 1 dereceydi. 110 kişilik bir ekipteydik, aralarındaki tek Türk bendim. 25 gün boyunca orda yüzeceğimiz son günü düşünüp birbirimize gaz verip “Yüzeceğiz” dedik. O gün geldiğinde sadece 15 kişi üstündekileri çıkarabildi. O gün gemiden inmeden önce kat kat giyindim ve suya girmeden önce dağ bayır dolaştım. Vücut ısım arttı ve “Artık şu suya gireyim de rahatlayayım” dedim. O yüzden su bana dokunmadı ama 1 dakika kalabildim. Belçikalı arkadaşımız Frank suya girdi ve 5 dakika suda kaldı. Buz dağları etrafında, katil balinalar çıkabilir, leopar foku onu içeriye çekebilirdi ya da hipotermiye girebilirdi. Zaten sudan çıktığında bir süre ne konuştuğunu anlayamadık.
Hayat felsefenizi en iyi anlatan cümle nedir?
"Hayat kısa, haydi kuşa."
Hayat kısa da değil kuşlarla dolu. Onu da geçen İlber Ortaylı fark ettirdi bana. Hocam dedim adımı istemiyorum “Hayat kısa haydi kuşa yazın istiyorum” dedim. Direkt “Kuşa…” yazdı kitaba. Aslında varlıkları bizim hayatımızı dolduran canlılar. Sadece onları fark etmemiz lazım. Onlar bizim farkımızda ama biz onlara karşı körüz. Kendi gündelik yaşantımızdaki stres, o doluluklar, sürekli kafamızdaki düşünceler.
Onları fark ettiğiniz zaman kendi iç sesinize, tabiatınıza yönelik farkındalıklar yaşıyorsunuz. Benim hayat felsefem de o. Kendi tabiatımı keşfetmenin en uç noktalarını kuşların uç noktalarıyla keşfetmek. Onların peşinde dünyanın her yerine gitmek… Hayatımı da bu şekilde kazanıyorum. Ünlü bir fotoğrafçı olduğum için fotoğraflarım çok satılıyor, foto safariler düzenliyorum ve doğayla alakalı projelerde çalışıyorum. Yer yer zorlansam da bu bir adanmışlık, o yüzden hayatımdan mutluyum.
Gülçin Sakarya, Bertuğ Ulukan / TRT Haber