Çocukluk yıllarında babasıyla kuruyan ağaç dallarını toplamak için Nemrut Dağı'na gelen Musa Selgi, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölünün de bulunduğu bölgeye hayran kaldı.
Her gün 20 kilometre mesafedeki köyünden Nemrut'a giden Selgi, gününün büyük bölümünü burada geçirerek her yerini keşfetmeye çalıştı.
Yurt içi ve yurt dışından gelen ziyaretçilere de bölgeyi tanıtan Musa Selgi, burada tanıştığı rütbeli bir askerin tavsiyesi üzerine 1987 yılında çay yaparak satmaya başladı.
Yaklaşık 20 yıl önce kurduğu çay ocağını oğluna devreden 72 yaşındaki Selgi, çocukluğundan bu yana duygusal bağ kurduğu Nemrut'tan kopamadı. İlerleyen yaşına rağmen büyük bir aşkla bölgenin gönüllü bekçiliğini yapan Selgi, her gün çevreye atılan çöpleri topluyor, insanları çevreyi temiz tutmaları konusunda uyarıyor.
"Burası cennetten bir köşe"
Musa Selgi, eskiden Nemrut'ta yol olmadığı için bölgeye az sayıda ziyaretçi geldiğini söyledi:
"Araçlar çıkamıyordu. Öküz arabası ya da traktörle gelebiliyorduk. Bazen geldiğimiz gün geri dönemiyor ve geceyi burada geçiriyorduk. Burası cennetten bir köşe. Gelip gören herkes hayran kalıyor. Şimdi şartların değişmesi ve yolların yapılmasıyla ziyaretçi sayısı da arttı. Çok güzel bir ormanı var. Eskiden su seviyesi çok yüksekti. Şimdi azaldı buna çok üzülüyorum."
"Benim evim gibi oldu"
Sürekli bölgede çöpleri topladığını, ağaçları koruduğunu anlatan Selgi, "Ömrümün yarısından fazlası burada geçti. Benim evim gibi oldu. Çocuklarım burada çay satıyor. Ben yaşlandım ama yine de bölgeye sahip çıkıyorum. Gelen her ziyaretçiye çevreye çöp atmayın diyorum ama bazıları dinlemiyor. Çöplerini kenara bırakıp gidiyorlar. Orman kirleniyor. Buna çok üzülüyorum. Burayı köyümden üstün tutuyorum. Canımın sıkıldığı anda buraya geliyorum. Huzur buluyorum" dedi.