İtalya'nın Floransa kentinde 1931'de düzenlenen Uluslararası Hayvanları Koruma Kongresi'nde alınan kararla 4 Ekim tarihi, tüm dünyada hayvanları koruma günü olarak kutlanıyor.
Ormanların yerleşim yeri ve tarım arazilerine dönüştürülmesi ve avcılık gibi faaliyetlerle, yaşam alanları yok edilen veya çevreye uyum sağlama yeteneğini kaybeden canlı türlerinin nesli tehlike altına girerken günümüzde bu faktörlere iklim değişikliği de eklenmiş durumda.
Yüzde 28'inin nesli tükenme tehdidi altında
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) verilerine göre, dünya genelinde kayıt altına alınan 150 bin 388 canlı türünden 42 bin 108'inin, yani yaklaşık yüzde 28'inin nesli tükenme tehdidi altında.
Türkiye'de nesli tehlike altında bulunan türlerin korunması için Tarım ve Orman Bakanlığı çeşitli çalışmalar yürütüyor. Bakanlık, tabiatta yaralı veya bakıma muhtaç halde bulunan ve uluslararası sözleşmeler gereği el konulan yabani hayvanların bakım ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için yaban hayatı kurtarma ve rehabilitasyon merkezlerini hayata geçirdi. Bu çerçevede Afyonkarahisar, Bursa, Diyarbakır, Hatay, Kars, Konya, Mersin, Rize, Sinop, Şanlıurfa ve Van'da toplam 11 merkez bulunuyor.
"85 adet Yaban Hayatı Geliştirme Sahasında bu türleri koruyoruz"
Türkiye’deki yaban hayatı varlığına dair değerlendirmelerde bulunan Doğa Koruma Milli Parklar (DKMP) Genel Müdür Kadir Çokçetin, Türkiye'de 123 memeli, 141 sürüngen ve 386 kuş türü olmak üzere toplam 650 türün koruma altında olduğunu söyledi.
Yaban hayvanlarının korunmasının Türkiye'nin biyoçeşitliliği için önem arz ettiğini belirten Çokçetin, "Korunacak hedef türleri belirledik ve 85 adet Yaban Hayatı Geliştirme Sahasında bu türleri koruyoruz. Bu hedef türlerimize su kuşları, kızıl geyik, yaban keçisi, karaca, Anadolu yaban koyunu gibi canlıları örnek verebiliriz. Bu sahalarımızda izleme çalışmalarımız kapsamında foto kapanlardan, uydu vericili tasma ve dron gibi teknolojik aletlerden faydalanıyoruz. İzleme çalışmaları ile türlerin yayılış alanlarını, popülasyon dinamiklerini ve yoğunluklarını öğrenebiliyoruz" dedi.
Her yıl ilkbahar ve sonbaharda, kuş göç dönemlerinde kuş halkalama istasyonlarında yapılan halkama çalışmalarıyla kuşların göç stratejileri ve popülasyon dinamiklerinin araştırıldığını anlatan Çokçetin, DKMP Genel Müdürlüğü bünyesinde nesli tehlike altındaki 100 tür için eylem planı hazırlandığını ve bu türlerin 5 yıllık süreyle izlendiğini, tamamlanan eylem planlarıyla 65 bitki ve 35 hayvan türünün izleme çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
Çokçetin, deniz kaplumbağalarının korunması için de çalışmalar yürütüldüğünü ve 14 önemli alanda yuvalama alanı belirlendiğini aktardı.
Nesli koruma altında bulunan türlerin popülasyonunu artırmak için 24 adet üretme istasyonu kurulduğunu kaydeden Çokçetin "Bu istasyonlarda yaban koyunu, ceylan, alageyik, kelaynak, Hatay Dağ ceylanı gibi türlerimizi yetiştirerek doğaya salıyoruz. Son 20 yılda memeli yaban hayvanlarımızdan 2 bini aşkın bireyi doğaya yerleştirdik. Kurulan bu istasyonlarımızın bazılarında kanatlı türler ile alabalık üretip doğaya bırakıyoruz. Son 20 yılda yaklaşık 1,3 milyon kanatlı ve yaklaşık 38 milyon alabalığı doğal ortamına bıraktık" diye konuştu.
Türkiye'ye özgü bazı hayvan türleri tehlike altında
Nesli tehlike altında bulunan ve doğal popülasyon alanı sadece Fas ve Türkiye olan kelaynakların sayısının Şanlıurfa Birecik Kelaynak Üretme İstasyonunda yapılan çalışmalarla 2000 yılına kıyasla 42'den 300'e çıkarıldığının altını çizen Çokçetin, koruma çalışmaları neticesinde pek çok türün neslinin devamını garanti altına aldıklarını dile getirdi.
Tehlike altındaki türlerin yaşam alanlarının korunması amacıyla popülasyonun yayılış alanlarını temsil eden bireylerin uydu vericiler ile izlendiğinden bahseden Çokçetin, şöyle devam etti:
"Bu bireylerden yola çıkılarak türlerin yaşam alanlarını koruma altına alıyoruz. Kuşlardan şah kartal, turna, tepeli pelikan, bozkır kartalı ve kelaynak gibi türler memeli hayvanlardan ise ceylan, yaban keçisi, sırtlan, vaşak gibi türler uydu vericili takip cihazlarıyla izlenmektedir. Bu türlerin özellikle seçilmesinin bir nedeni var. Bu türler 'şemsiye tür' olarak ifade edilen, geniş yayılış alanlarına sahip ve koruma altına alındıklarından dolaylı olarak diğer türlerin de korunmasını sağlayacak olan türlerdir. Bu nedenle her türü takip etmek yerine şemsiye türlerin takibi ile önemli birçok habitat, koruma altına alınabilmektedir."
Çokçetin, doğada zarar gören yaban hayvanlarının sağlığına kavuşması için de çalışmalar yürüttüklerini, bu kapsamda 11 adet yaban hayatı kurtarma ve rehabilitasyon merkezi inşa ettiklerini ve 2012 yılından bugüne kadar yaklaşık 60 bin yaban hayvanını tedavi ve rehabilite ederek doğal yaşam alanına bıraktıklarını vurguladı.
Çokçetin, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tür koruma çalışmalarımızda foto kapanlardan da yararlanıyoruz. Kimi zaman sosyal medya hesaplarımızdan bu görüntüleri paylaşarak kamuoyunda farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Özellikle türlerin yaşam alanlarıyla ilgili paylaşımlarımız takipçilerimizden yoğun ilgi görüyor. Halkımızın da duyarlılığı ile koruma çalışmalarımızı en üst seviyeye çıkarmak için Genel Müdürlük olarak gayret göstermekteyiz."