Türkiye, Kandilli Rasathanesi’nin adını 17 Ağustos 1999 yılında yaşanılan 7.4 büyüklüğündeki depremin ardından daha sık duymaya başladı. Artık bir sarsıntı yaşandığında gözler hemen Kandilli’ye dönüyor. Oysa rasathanenin geçmişi çok eskilere, 150 yıl öncesine dayanıyor.
Rasathane’nin hikayesi 1868 yılında başladı. İstanbul Pera’da (Beyoğlu’nda) kurulan Rasathane-i Amire’de meteoroloji üzerine çalışmalar yürütülüyordu.
Tarihler 1894'ü gösterdiğinde İstanbul’da büyük bir deprem yaşandı. Bugün bu depremin büyüklüğünün 7.0 olduğu tahmin ediliyor. Bu büyük afette İstanbul, Adapazarı ve Sapanca’da toplam 1349 kişi öldü. Sarsıntı o kadar güçlüydü ki bir buçuk metre yüksekliğinde tsunami meydana geldi.
Dönemin Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid bilim adamlarını görevlendirdi, Rasathane-i Amire bünyesinde sismoloji bölümü oluşturuldu. Abdülhamid Han’ın emriyle iki sismoloji cihazı getirildi. Böylece Türk bilim insanları sismolojinin öncüleri arasında yerini aldı. Öyle ki, ABD’de Türkiye’den yıllar sonra ölçümler başladı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’e göre bu karar, Türkiye’nin deprem bilimindeki bilgi birikiminde önemli bir yere sahip.
II. Abdülhamid iki tane sismometre siparişi veriyor ve 1895 yılında deprem gözlemleri başlıyor. Bir tanesi Pera’ya, diğeri ise Yıldız Sarayı’na yerleştiriliyor. Bu tarih ABD’nin sismoloji çalışmalarına başlamasından iki yıl öncesine rastlıyor. Dolayısıyla çok ciddi bir deprem bilgi birikimi var Kandilli’de.
Rasathane’nin sonraki dönemi Çengelköy sırtlarında başladı. 1911 yılında kurum İcadiye tepesine taşındı. Bu tarihten sonra astronomik gözlemlere başlandı. Prof. Dr. Özener bu taşınmanın nedenini ışık kirliliği olmayan, yüksek bir tepeye duyulan ihtiyaç olarak açıklıyor. O dönemde Çengelköy sırtlarında yerleşim olmadığından ışık kirliliği de yoktu.
Yıllar içinde çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde devam etti. 1982 yılında rasathane Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlandı ve Enstitü oldu.
Enstitü kapsamında; deprem mühendisliği, jeodezi, jeofizik anabilim dalları ile astronomi, jeomanyetizma, meteoroloji laboratuvarları bulunuyor.
Türkiye’nin çalışan en eski teleskopu güneş araştırmaları için kullanılmaya devam ediyor.
Ancak tüm bu çalışmalara rağmen en büyük ağırlık kuşkusuz deprem araştırmalarında.
Prof. Dr. Haluk Özener Türkiye’nin büyük bir araştırma sahası olduğunu ve dünyanın dört bir yanından gelen uzmanların çaldığı ilk kapının Kandilli Rasathanesi olduğunu anlatıyor:
“2018 Nisan ayında tamamladığımız 5 yıllık bir Türk – Japon ortak projesi var. Bu süre içinde tüm Marmara deniz tabanı sismometreleri ile sismolojik olarak incelendi. Faylar tek parça mı, çok parçalı mı, farklı özellikte mi bilimsel olarak ortaya konuldu. Yerin fiziğini anlamaya çalışıyoruz. Türkiye’de bu alanda öncü kuruluşuz. Farklı gözlem tekniklerimiz var."
Haber: Serhan Sevin