Türkiye’de ilk koronavirüs vakası 11 Mart 2020 tarihinde görüldü. Koronavirüs kaynaklı ilk ölüm ise 15 Mart 2020’de gerçekleşti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 1 Nisan 2020'de yaptığı açıklamada koronavirüs vakalarının tüm Türkiye'ye yayıldığını duyurdu.
Esnek çalışma sistemi
Bakan Koca’nın bu açıklamasının ardından tüm Türkiye eve kapandı. Salgına yönelik alınan tedbirlerle birlikte hayatımıza pek çok yeni kavram girdi. Onlardan biri de esnek çalışma sistemi. Bu sistemin koronavirüsle mücadelede en büyük faydası, insanların evlerinden çalışabilmesine imkân sağlaması. Sistem kurumsal şirketler başta olmak üzere pek çok resmi kurumda da yaygınlaştı. Böylece çalışanların bir mekâna bağlılığı zorunlu olmaktan çıktı.
Büyük şehirlerde yaşayan pek çok insan salgından korunmak için yazlık bölgeleri tercih etti. Tercihlerden birisi de Tiny House oldu. Kısa sürede de popülerleşti.
“Tiny House akımı” nedir ?
Tiny House, Türkçe “küçük ev” anlamına geliyor.
Küçük ev akımı özellikle 2008-2012 Küresel Ekonomik Kriz sırasında batı ülkelerinde gelişmeye başladı. İlk zamanlar daha küçük evlerde, daha az masrafla ve çevreye daha az zarar vererek yaşamak için ortaya çıkan bu akım, salgınla birlikte Türkiye’de de popülerleşti.
“Bu yaşam tarzına pandemi sürecinde başladık”
Salgından korunmak için Tiny House’a yönelenlerden biri de Semih ve İrem Güngör çifti.
Koronavirüs salgınıyla birlikte Tiny House yeni evleri olmuş. Doğayla iç içe yaşama fikri Semih Güngör’ü heyecanlandırıyor.
“Bu yaşam tarzına pandemi sürecinde başladık. Ama doğada yaşama isteği de her zaman vardı. Bu yaşantının en büyük avantajı salgından iyi şekilde izole olmasıydı. Doğaya geçmenin en kolay yöntemlerinden biriydi. Online çalışma sistemi salgınla birlikte çok hızlı gelişti. Çok da kabul edilebilir bir hale geldi. Bununla birlikte ofis ortamlarından uzaklaşma, evde çalışma ve alternatif çalışma ortamları doğdu. Biz de hem evimizi hem de çalışma ofisimizi doğaya taşıma fikrini çok hızlı bir şekilde gerçekleştirdik.”
“Kira, otopark ücreti, aidat gibi bir sürü şeyden kurtulduk”
6 ay önce eşi ile birlikte Tiny Hose’da yaşamaya başlayan İrem Güngör, yeni küçük evlerinde kendisini daha mutlu hissediyor.
“Biz daha önce Nişantaşı’nda oturuyorduk. Nişantaşı, Mecidiyeköy tarafları çok kalabalıktı. Markete bile gittiğinizde bir sürü kişiyle temas etme durumunda kalıyorsunuz. İlk etapta bunlar bizi biraz germeye başlamıştı. Bizim için ilk başta hem doğaya yakınlaşmak hem de giderlerimizi azaltmak; daha tutumlu, daha minimalist bir yaşam tarzına geçiş yapmak amacıyla araştırma sürecine girdiğimiz bir durumdu bu. Kira, otopark ücreti, aidat gibi bir sürü şeyden kurtulduk. Bir kafede oturmak ya da alışverişe gitmek gibi şeylerle iyi hissederken, burada köpeklerle doğada yürümeye çıkmak sizin için hiçbir şekilde para harcama gerektirmeyen, hem de çok daha iyi hissettiren bir şey oluyor.”
İmar izni olmayan alanlarda konaklama imkânı
Tiny House plakaları da var. Araç olarak trafiğe kaydı da yapılıyor. Ev olmanın yanında taşıt gibi kullanılabilme özelliği sayesinde, bir bölgeden başka bir bölgeye kolaylıkla taşınabiliyor. Trafiğe araç olarak kaydı yapıldığı için de imar izni olmayan alanlarda bile konaklamaya imkân sağlıyor.
“Hayatımızın alışveriş şekli değişti”
Tülay Olkun da Tiny House’ların yeni müdavimlerinden. Eşi ve kızıyla birlikte haftanın belirli günlerinde Tiny House’da yaşıyor.
“Pandemi bu yaşam tarzına adım atmamıza sebep oldu. Evin içinin 20 metrekare olması bizim küçük bir alana sahip olduğumuz anlamına gelmiyor. Çünkü kocaman bir alanımız var burada. Bizimle beraber 17 tane daha Tiny House var. Hepsinin çocukları var. Çocuklar sosyalleşiyor, biz sosyalleşiyoruz. Artık topuklu ayakkabı almıyoruz ama onun yerine termal pantolon alıyoruz. Ona göre bir bot, ona göre bir mont alıyoruz. Hayatımızın alışveriş şekli değişti ama alışveriş yapmakla ilgili bir durdurulma olmadı.”
“Satışlar yüzde 70-80 arttı diyebilirim”
Tiny House pandemi ile pirlikte piyasasını da arttırmış durumda. Altı yıldan buyana Tiny House üreten Cem Demirel satışlarını yüzde 80 arttırmış.
“Daha önceden insanların bu araçları almasının bir periyodu vardı. Bu periyod da uzun sürüyordu. İnsanların düşünme evresi uzundu. Salgın bu periyodu kısalttı diyebilirim. Karar verme sürecinin hızlanması demek, 5 yılda yapacağınız işi 2 yılda yapabilirsiniz demek. Bu da piyasayı hızlı bir şekilde artırdı. Satışlarımız yüzde 70-80 arttı.”
Kurgu: Ünsel Ayhan Aybek