Celal Güzelses, 1899'da Diyarbakır'da doğdu. Asıl ismi "Mehmet Celalettin" olan Güzelses, 6 yaşındayken babasını kaybetti.
Annesi Latife Hanım ve kız kardeşi Adalet Hanım ile yaşayan Celal Güzelses, ilkokula devam ederken babasının da mensubu olduğu Rufai tekkesine gitti. Bu tekkede Kur'an-ı Kerim eğitimi alan Güzelses, 9 yaşında hafız oldu. Rufai tekkesinde Şeyh Zeki Efendi’nin müridi olarak arbane çaldı, tasavvuf musikisi çalışmalarında yer aldı.
Güzelses, 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Rüştiye'nin kapatılması üzerine tahsilini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Şark Bülbülü Celal
Celal Güzelses, 1917'de birkaç arkadaşıyla Seman Köşkü'nün alt kısımlarındaki dutluklarda türkü, şarkı, gazel ve hoyrat okurken, sesini duyan Mustafa Kemal Atatürk'ün isteği üzerine ona türkü okudu.
İstanbul'da plak firmaları ile teması sürerken Feyzi Pirinççioğlu, Celal Güzelses'i Dolmabahçe Sarayı’na götürerek Atatürk'e "İşte Diyarbakır’dan plak yapmaya gelen gencimiz" diye tanıttı. Bunun üzerine Atatürk, "1917 yılında Seman (Gazi) Köşkü'nde bana türkü okuyan sen miydin?" diye sordu. Güzelses de "Evet efendim, bendim" yanıtını verdi.
Ardından Atatürk, Dolmabahçe'de bulunanlara Celal Güzelses'i tanıttı. Burada Güzelses'i yeniden dinleyen Atatürk, onun daha önce Diyarbakır Ulu Cami'de müezzinlik yaptığını öğrenince "Celal bana Peygamberi anlat, nasıl biridir?" sorusunu yöneltti. Güzelses de mevlit okudu
Bunun üzerine Atatürk, orada bulunan plak firmasının yetkilisine bu mevlidin plağa doldurulması ve plağa "Şark Bülbülü Celal" yazılması talimatını verdi. Böylece Celal Güzelses Atatürk'ün vermiş olduğu "Şark Bülbülü" unvanını aldı.
Mardin Kapı Şen Olur, Bülbülün Kanadı Sarı...
Celal Güzelses, 1929'da getirildiği Özel İdare Müdürlüğü evrak memurluğu görevinden 1950 yılına emekliye ayrıldı. Emekli oluktan sonra kendisini tümüyle folklor çalışmalarına verdi. Ulu Cami baş müezzinliği için vilayete yaptığı başvurunun kabul edilmesinin ardından bu görevi ölümüne kadar sürdürdü.
1 Şubat 1959'da öldüğünde cenazesi Ulu Cami’den eller üzerinde ilahi ve tekbirlerle alınarak, vasiyeti üzerine Mardin Kapı Mezarlığı’nda Şeyhi Zeki Efendi'nin yanına defnedildi.
Celal Güzelses'ten derlenen 46 türkü arasında "Ağlama Yar Ağlama, Bülbülün Kanadı Sarı, Dağlar Dağımdır Benim, Esmerin Ağı Gerek, Mardin Kapı Şen Olur" türküleri de yer alıyor.