Beyoğlu'nda yaşayan ve şehir hayatından sıkılan Meral-Halit Enersoy çifti, hayalini kurdukları yaşamı Eyüpsultan'a bağlı Çiftalan köyüne yerleşerek hayata geçirdi. 10 yıl önce dünyaevine giren iki çocuk sahibi çift, üç yıldır köyde yaşıyor.
İnek, manda, tavuk, horoz, kuş, köpek ve atları bulunan çift, oluşturdukları çiftlikte hayvancılık yaparak ve süt satarak geçimlerini sağlıyor.
Çocukluğu Kasımpaşa'da geçen, bir dönem tiyatroda amatör olarak sahne alan ve evlendikten sonra yaklaşık 1,5 sene bir sigorta firmasında çalışan Meral Enersoy, eşi ve çocuklarına köy yaşamında öncülük ediyor.
Çocukluğunda hayvanlara dokunmaktan korkan Enersoy, artık günün tamamına yakınını hayvanlarıyla geçiriyor.
Güne sabahın erken saatlerinde başlayan Meral Enersoy, çizmesini giyerek hayvanlarıyla buluşuyor.
Tavuk, horoz ve kuşları yemleyen Enersoy, büyükbaş hayvanları beslemek için sırtında balyalarla saman taşıyor.
Hayvanların temizliğini yapan, her biriyle ayrı ayrı ilgi gösteren Enersoy, hayvanlarını merada gezdirirken at binerek onları takip ediyor.
Enersoy, süt sağma makinesi aracılığıyla inek ve mandalardan sağım yapıp, poşetlere doldurarak sütü satışa hazır hale getiriyor.
"Yoğun şehir hayatının bana göre olmadığını düşündüm"
Devletten hayvan desteği alarak hayvancılığa başlayan Meral Enersoy, köy yaşamına uyum sürecinde güçlük çektiğini ancak zamanla alışarak benimsediğini anlattı.
Daha önce tiyatroda sahne aldığını ve sahne arkasında çalıştığını, evlendikten sonra ailesine daha fazla vakit ayırabilmek için bir sigorta şirketinde işe başladığını aktaran Enersoy, 1,5 yıl çalıştıktan sonra köye yerleşmeyi hayal ettiğini belirtti.
Meral Enersoy, köy hayatını benimsemesini doğaya olan düşkünlüğüne bağlayarak, "Bizim orası çok kalabalık olmayan bir yerdi önceleri. Bizim evimiz de müstakil, iki katlı, bahçesi olan bir evdi. Şimdi aşırı kalabalık. İnsanların saygısı bitti, yoğun şehir hayatının bana göre olmadığını düşündüm. Burası vardı zaten, eşim burada doğdu. Böyle bir imkanımız varken taşınalım dedik" dedi.
"İstanbul'da tavuk tanımayan çocuklar var"
"İstanbul'da tavuk tanımayan çocuklar var" diyen ve kendi çocuklarının köyde ata bindiğini, köpek sevdiğini vurgulayan Enersoy, "Çocuklarımız için öncelikle, sonra da kendimiz için buraya geldik" dedi.
Enersoy, şehir hayatından köy hayatına geçişin akrabaları ve yakın çevresi tarafından da desteklendiğini söyledi.
Misafir çocuklarının bahçede çıplak ayakla oynadığını ve hayvanları sevdiğini belirten Enersoy, çocukların özellikle tavuklara ilgi gösterdiğini ifade etti.
Meral Enersoy, "Ben buradan çıkmayı düşünmüyorum. Burayı ben de çocuklarım da çok seviyoruz" diye konuştu.
Devlet desteğinden yararlanmışlar
Tarım ve Orman Bakanlığınca "Genç Çiftçi Projesi" kapsamında verilen destekten yararlandıklarına dikkati çeken Enersoy, "Size çıkmaz, dediler. Başvurduk, çok çalıştık, yaptık oldu" ifadelerini kullandı.
Hayvancılığa sıfırdan başladıklarını ve destekle 6 buzağı aldıklarını belirten Enersoy, "Tabii badireler atlattık, sakatlandık. Çünkü ben hayvanlarla ilk defa tanıştım. Kedi, köpek vardı, biz her Kurban Bayramı'nda inekler geçerken cama çıkıyorduk inek görebilmek için. Burada çok şükür 6 inekle başladık, şu anda 10 inek, 6 manda, ayrıca küçük buzağılarımız var" dedi.
Süt satarak kazanç sağlıyorlar
Besledikleri hayvanların sütünü satarak geçimlerini sağladıklarını anlatan Enersoy, sağdıktan sonra sütü perakende olarak sattıklarını, pazarlama ve dağıtımını eşinin yaptığını söyledi.
Beyoğlu'nda referanslı bir firmada çalıştığını ancak buna rağmen köy yaşamını tercih ettiğini söyleyen Enersoy, "Benim ve çocuklarımın sağlığı açısından burası daha iyi, en azından rahatlıyor insan. Hayvanı seven kişi bunu bilir, hayvanları seviyorsanız bu işi yaparsınız" dedi.
"İnsanlar köyüne dönmeli"
İnsanların köylerine dönmelerini öneren Enersoy, şöyle konuştu:
"Çünkü yaşam yok artık, gerçekten yok. Önceden bakkaldan yumurta alırdık, ben onu yerdim, şimdi onu yiyemem. Çünkü normal yumurtanın tadını biliyorum. Bakkaldan alırsın iki tane yersin doymazsın ama burada bir taneyle doyuyorsun. Dışarıdan gelen biri o farkı anlayamayabilir ama ben o farkı biliyorum."
Köyde yaşamayı çok istediğini ve son 3 yıldır bunun nasip olduğunu anlatan Enersoy, şöyle devam etti:
"Ben çok insanla uğraştım. Sigortada çalıştım, günde belki 150-200 insanla muhatap oluyordum. O insanların kaprisleri, insanların birbirine saygısızlığı... Bunlar beni çok yıprattı, çok yoruldum. Burada biliyorum ki hayvanlar beni seviyor. Çünkü ben yemek veriyorum. Ben de onları çok seviyorum. Hayvanları, doğayı sevmek çok önemli."
İnsanların birbirine saygısı kalmadığı zaman doğada insanın dinlenebildiğine ve huzur bulduğuna vurgulayan Enersoy, toprağa adım basmanın ve hayvanlarla zaman geçirmenin aynı zamanda terapi olduğunu söyledi.
Enersoy, en büyük zevkinin çimene yatarak hayvanlarını seyretmek olduğunu ifade etti.
Hayvancılık işini geliştirmek istediklerinin altını çizen Enersoy, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce kendilerince sözü verilen barınağın yaptırılmasını beklediklerini söyledi.
"Günde ortalama 80-90 kilogram süt çıkıyor"
Taksicilik mesleğini bırakarak köye dönen Halit Enersoy da ilkokuldan sonra ayrıldığı köye evlendikten sonra eşinin ısrarı ve desteğiyle yerleştiğini anlattı.
Enersoy, konuşmasını şöyle devam etti.
"Eşim zaten köy hayatını çok seviyordu, hayali buydu. Bir iki sene zor oldu ama adapte oldular. Çocuklar çok iyi adapte oldu. Çocuklar, saat 22.00'de dışarıda bisiklete biniyor, İstanbul'daki çocuk bunu yapamaz. Hayvan görüyor, kuşla, köpekle oynuyor. Şimdilik çocukların bir sıkıntısı yok ama ilerleyen yaşlarda ne olur onu bilemem."
Halil Enersoy, günde ortalama 80-90 kilogram süt çıktığını belirterek, "Evde paketliyorum. Müşterilerim belli, perakende bir şekilde adreslere teslim ediyorum ve ücretimi alıyorum" dedi.
Enersoy, inek sütünün kilogramını 4, manda sütünün kilogramını ise 10 liradan sattıklarını söyledi.
Kaynak: AA