Nostaljinin bir simgesi, kimileri içinse bir tutku…
Sesi daha sadık taşıması, onu diğer müzik aletlerinden özel kılıyor.
Kadir usta, gramofonun değerini bilenlerden. Ankara’daki Pirinç Han’da bu mesleği 29 yıldır sürdürüyor.
Uzun yıllar muavinlik ve ambulans şoförlüğü yapan 64 yaşındaki Kadir Akcan, 1955 yılında dünyaya geldi. Gramofona ilgisi de çocukluk yaşlarında başladı.
“Küçükken gaz lambasının ışığında gramofon dinlerdik. Gramofonun içinde parmak kadar adamlar türkü söylüyor diye düşünürdük. Oradan kalma bir merak. Gramofona dokunmak yasaktı. Bir tutkuydu benimkisi, oradan kalan bir sevgi, muhabbet…”
Tavan aralarında, eski raflarda kalmış gramofonlar Kadir ustanın küçük dükkanında geçmişe yolculuğa çıkarıyor gelenleri.
Gramofon sevgisi hep saklıydı
Kadir Akcan, müşterilerini taş plaklarla karşılıyor. İçlerinde Zeki Müren’in ilk taş plağı “Muhabbet Kuşu” da var.
“Gramofon sevgisi gizli kalmış bir şeydi, hep duruyordu. Tamirci aradık gramofonumuzu tamir ettirmek için 1975, 1985’lerde. Bitmiş bu iş artık. Yurdusever abi vardı, Anafartalar’da onu bulduk. ‘Bu işe talep yok, bıraktık artık bu mesleği’ dedi. Bir arkadaşım vardı, onun aldığı gramofonları tamir etmeye başladık, kendi gramofonlarımızı da tamir eder olduk zamanla. ‘Talep olunca bu işe dükkan yapalım sana, gelir gidersin’ dedi. O dönem 112’de şoförüm. Nöbet günlerimde gelmeye başladım buraya. Başkalarının da işlerini yapmaya başladık.”
“Koca bir tarlaya gramofon takas edilirdi”
Gramofonların bazıları tamir ederken bazılarını yeniden üreten Kadir usta, “Gramofon özel bir müzik aletidir, plak mum kayda birebir dolumdur. Sanatçı birebir dolum yapar, kalay ve çelik kalıplara alınır ve baskı yapılır. Analog sestir, sanatçı nasıl okuduysa gramofondan da ses öyle çıkar” diyor.
Ses kalitesinin gramofondan gramofona değiştiğini, iğne, plak ve makineden fark ettiğini şöyle anlatıyor:
“Gramofon her evde, herkeste olmayan bir şeydi. Çok iyi hatırlıyorum; koca bir tarlaya bir gramofonun takas edildiğini biliyorum. Bir köyde 1 ya da 2 tane olurdu gramofon, 3’üncüsünü bulmak zor olurdu.”
Akcan, bazı gramofonları eskiye uygun birebir ölçülerinde yaptığını söylüyor.
“Eski parçalardan da yeni gramofon yapıyoruz. Bunların yüzde 50’si eski, yüzde 50’si yeni oluyor ve bunlardan da çok kaliteli ses alıyoruz. Zaten o kaliteyi yakalamazsam kimseye veremem.”
“Her şey para değil”
1970’lerde yeni plaklara geçildiği için taş plak basımı yapılmıyor. Yılların ustası Akcan, gramofonların sonraki nesillere kalması için taş plaklarını satmıyor. Bazı gramofonların taş plakları bozabileceğini söyleyen Kadir usta, şu sözlerle ifade ediyor işine olan sevgisini:
“Bazen bana kızıyorlar, ‘Parasıyla değil mi, neden satmıyorsun?’ diye. Değil, her şey para değil. Para biter ama benim Zeki Müren’e, Hafız Burhan’a tekrar plak doldurtma imkanım yok."
Kendi imkanlarıyla ustalaştı
Akcan’ın bir ustası da olmamış. Kendi imkanları, el becerileri ve mekanik bilgileriyle yıllar sonra buluşmuş çocukluk hayaliyle.
“Benim ustam yoktu. Biz bu işi kitaplardan araştırarak, ARGE yaparak öğrendik. Dünyada bu işi yapanlara baktığımda ‘Ben de fena usta değilmişim’ diyorum. Bu iş benimle kalmasın, benden sonrakilere de kalsın.”
“Gençlerin ilgisi var”
Seyahat gramofonlar, salon gramofonlar, piknik gramofonlar, çanta gramofonlar, büyük sahne gramofonlar, sessiz filmlere fon müziği yapan gramofonlar zamanının en popüler olanlarıydı. Kadir Akcan, “Günümüzde gençlerin gramofonlara ilgisi var” diyor.
Haber, kamera: Nurya Yardımcı, Gülçin Sakarya
Kurgu: Metin Arı