“Bulut kükredi, vurdu nevbet tuğ,
Şimşek çaktı çekti Hakan Tuğ’unu”
diyen Türkler, İç Asya’dan Anadolu’ya egemenliklerini bu şekilde taşımışlardı.
Egemenlik simgesi davul, bayrak ve tuğ töresi, Türkler aracılığıyla tüm İslam alemine yayılmıştı.
Nevbet geleneği Karahanlılar’dan Selçukluklar’a, Memlüklüler'den Osmanlılar’a kadar devam etmişti.
Kayı boyundan Osman Bey’e, Anadolu Selçuklu hükümdarı tarafından bağımsızlık fermanıyla beraber hakimiyet sembolü olarak tuğ ve davul verilmişti.
Osman Gazi, mehtere hürmetinden ayakta dinlemiş, köklü bir mehter geleneğinin temeli bu zamanda atılmıştı.
Günümüzde de Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı Mehteran Birliği, geleneklerine bağlı kalarak sesini tüm dünyaya duyurmaya devam ediyor.
TRT Haber, hem ulusal hem uluslararası alanda ülkemizi temsil eden Mehteran Birliği’nin bir günlük faaliyetlerini tanıklık etti.
Her yerde mehteran çalar, düşmanın morali bozulurdu…
Savaş alanları, Mehter müziğini ortaya çıkaran en önemli yerlerdi.
Kale kuşatması, meydan muharebeleri ve deniz savaşları, düşmana hücum edilen her yerde Mehteran çalar, Türk askerini şevke getirir, düşmanın morali bozulurdu…
Ayrıca barış zamanı hükümdarın sesi olan mehter, belli zamanlarda nevbet vurur; halkın moralini yükseltirdi.
“Sedası gök gibi gürler”
Mehter, ordunun önünde yürür; savaşı yönlendirirdi.
Enerjisiyle, düşmanı bunaltır, yeri göğü inletir, yiğitleri coştururdu…
Evliya Çelebi-Seyahatname’sinde mehter birliğinden şöyle bahsediyor:
“Köslerin her biri bir hamam kubbesi kadar gelir.
Bayram gecelerinde bayram günlerinde çalınır. Sedası gök gibi gürler.”
(Evliya Çelebi-Seyahatname)
Avrupa’nın önemli bestecileri Osmanlı Mehter’inden etkilenmişti
Mehteranın ruhları coşturan gücünü fark eden Avrupalılar, kendi ordularında mehter takımı oluşturmaya başlamışlardı.
Polonya, Avusturya ardından Rusya, Prusya ve Fransa ordularında da Mehter takımları kurulmuş,
Askeri bandolarının temelleri böylelikle atılmıştı.
Avrupa’nın en önemli bestecileri Mozart, Beethoven ve daha niceleri mehter müziğinden etkilenerek, besteler yapmışlardı. Bu sayede 18.yy’da Avrupa’da yeni bir müzik türünün doğmuş, bu müziğe de ‘Alaturka’ adı verilmişti.
Mehteran kıyafetleri Osmanlı kültüründen esinlenilmiş
Mehteran birliği, kılık, kıyafet ve müzik aletleri yönünden 18. Yy Osmanlı dönemini temsil eder.
Mehter bünyesinde, mehter müziğini icra eden müzisyenlerle birlikte yeniçerilerden oluşan bir ‘tuğ takımı’da bulunur.
Bu takım, yurt içi ve yurt dışında katıldığı festival ve gösterilerde tarihi esintileri günümüze taşımaya devam ediyor.
Mehterin başındaki birlik komutanı emir-i alem, arkasındaki zırhlı muhafızlarla birlikte devleti temsilen al sancak, bağımsızlığı temsilen ak sancak, İslamiyeti temsilen yeşil sancak yer alır.
Osmanlı’da çalınan davullar birçok anlama geliyordu
Osmanlı’da davulun özelliklerinden birisi de çalındığı zamana göre adlandırılmasıydı.
Bir kale fethedildiği zaman çalınan davula ‘tabl-ı beşaret’ ya da ‘müjde davulu’ deniliyordu.Savaşta geceyle birlikte askerin dağılmasını ve birbirinden ayrı düşmesini önlemek için çalınan davula “tabl-ı asayiş” ya da “dinlenme davulu”, savaşın başladığı an çalınan davula ise “tabl-ı cenk” veya “tabl-ı saf” adları verilmişti.
Yürüyüş, daima sağ ayakla başlar
Mehteran yürüyüşü, bugünkü modern ordu düzenindeki yürüyüşün tersine sağ ayakla başlar.
Üç adımda durup, sağ ve sola dönerek halk selamlanır.
Mehter konser düzeni alacağından düz yürüyüşe sol ayakla geçilir ve mehter hilal düzenine gelene kadar bir peşrev (saz eseri) seslendirilir.
Hilalin ortasında yer alan kös, Türk bayrağı’ndaki yıldızı temsil eder. Diğer müzisyenlerin oluşturduğu hilalse Türk bayrağındaki hilali temsil eder.
Mehterbaşı, yönetimde konser bitirildikten sonra ‘Gülbank’ adı verilen mehter duası yapılır ve konser alanı Peşrev çalınarak terk edilir.