Dünyadaki sayılı tohum gen merkezlerinden biri olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde bulunan Ulusal Tohum Gen Bankası, gelecek nesillerinin tohum ihtiyaçlarını İzmir’de saklıyor.
Eksi 19 dereceye varan şifreli odalarda 60 binden fazla örneği saklayan merkezde, 3 bin 300’den fazla tür bulunuyor.
Bu türler arasında yabani ekonomik bitkiler, endemik türler, ıslah edilmiş çeşitlerin tohum örnekleri ile tahıl, sebze, yemeklik baklagiller, yem bitkileri, endüstri bitkileri, tıbbi bitkiler ve süs bitkileri gruplarından tüm tohumlar bulunuyor.
Eksi 18 derecede 100 yıl dayanıyor
Kendilerine gelen tohumların öncelikle canlılığına baktıklarını belirten ziraat mühendisi Lerzan Gül Aykas, gelen tohumların muhafazası için farklı prosedürler uyguladıklarını söyledi.
Muhafaza için yeterli olan tohumlar, kurutma odasında bez torbalara konuluyor. Tohumların nem oranları yüzde 4-6'ya düşürülüp özel koşullarda muhafaza ediliyor.
İlk set tohumlar, eksi 18 derecede 100 yıl dayanabiliyor. Bunlar gelecek nesillerin tohum ihtiyacı için saklanıyor.
Araştırmacıların projelerinde kullanacakları tohumların ikinci seti sıfır derecede muhafaza ediliyor.
Türkiye'de araştırmacıların tohum ihtiyaçlarının yüzde 90’ı Ulusal Tohum Gen Bankası tarafından karşılanıyor. Banka tarafından son 5 yılda 10 binden fazla tohum örneğinin dağıtımı yapıldı.
"Gelecek kuşaklar, besin ihtiyaçlarını bu tohumların yeniden üretimi ile karşılayacak"
Merkezde bulunan tohumların gelecek nesiller için önemini vurgulayan Aykas şöyle konuştu:
"Bitki, genetik kaynaklarının korunması, sürdürülebilir kullanımı, gıda güvenliği ve tarımsal biyoçeşitlilik için önemlidir ve bitki ıslah çalışmalarına kaynak niteliğindedir. Son yıllarda çevresel tahripler, iklim değişikliği, yanlış arazi kullanım politikaları ve yeni yüksek verimli çeşitlerin piyasaya sürülmesi, genetik çeşitliliğini ve bitki genetik kaynaklarını hızla azaltmaktadır. Bu kaynakların kaybolmadan saklanması önemlidir. Tohum bankacılığı, düşük nem ve sıcaklıklarda korunabilen ortodoks tohumlar için depolama kolaylığı, büyük örnekleri uygun bir maliyetle muhafaza etme olanağı gibi önemli avantajlara sahiptir. Bitki, genetik kaynaklarımızın günümüz ve gelecekteki bitkisel araştırmaların kullanımına hazır bir şekilde kaybolmadan saklanmasını mümkün kılar. Bu tohumlar, ülkemizin zenginliği, kaybolmadan korunmalı. Gelecek kuşaklar, besin ihtiyaçlarını bu tohumların yeniden üretimi ile karşılayacağından çok önemli bir yer tutmakta."
"Organik tohum yok, organik üretim var"
Aykas, organik tohumun olmadığını, organik üretimin olduğunu da ifade etti.
"Siz herhangi bir tohumu alıp bunu ilaç, kimyasal gübre kullanmadan üretirseniz ve üretim yaptığınız toprakta ilaç ve kimyasal gübre kalıntısı yoksa siz organik üretim yapmış olursunuz. Yerel çeşitleri genelde organik tohum olarak yanlış yorumluyorlar. Siz yerel çeşit tohum örneğini alıp kimyasal ve ilaç kullanarak üretirseniz, üretiminiz organik olmaz. Başka deyişle organiklik tohuma bağlı değildir, genetiği değiştirilmiş tohumlar hariç. Şu anda ülkemizde genetiği değiştirilmiş tohumların girişi yasaktır ve üretilmemektedir. Sağlıklı beslenme için tohumla iş çözülmüyor, gereksiz ilaç ve gübre kullanımının önlenmesi lazım. Ürünlerdeki ilaç ve gübre kalıntılarının yakından takip edilmesi ve sağlıksız ürünlerin pazara çıkmalarının önlenmesi lazım."
Yurt dışından gelen tohumların ıslah edilmesinde bir sakınca olmadığını söyleyen Aykas, "Ancak bizlerin damak zevkine hitap etmeyebilir. Eğer geleneksel yöntemlerle yapılmamışsa, DNA zinciri bozularak yapılmışsa ileride sağlık açısında çeşitli sorunlar ortaya çıkarabilir. Bizim önerimiz ülkemiz firmalarının ürettiği tohumları kullanmaları" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA