Dünya nüfusu hızla artıyor, tarım toprakları ve su miktarı ise çeşitli etkilerle azalıyor. Dünyada giderek büyümesi beklenen tarımsal gıda ihtiyacı için yeni formüller devreye girerken, Türkiye’de de Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından geliştirilen teknolojiler ve sağlanan teşviklerle alternatif üretim yollarının önü açılıyor.
Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM) tarafından yürütülen çalışmalarla klasik tarım yönteminin yanına eklenen 4 yeni yöntemle, gıda üretimi hem daha az toprak ve suya ihtiyaç duyuyor hem daha yılın 365 günü yapılabiliyor ve hem de tarım ilaçları kullanılmadığı için doğa kirletilmiyor.
Dikey Tarım Üretim Modeli
Geçmişte tarımsal üretim tarla, bahçe, sera gibi alanlarda yapılıyordu. Yeni teknolojilerle ‘Dikey Tarım Üretim Modeli’ de devreye girdi.
Bu modelde kapalı bir alanda, güneşe ve toprağa ihtiyaç duyulmadan bitkiler katlı raflarda veya kulelerde yetiştiriliyor.
Hidroponik, aquaponik ve aeroponik gibi farklı tekniklerle LED ışık kullanılarak bitkinin fotosentez yapması sağlanıyor. Bu yöntem, apartman otoparklarında, gökdelenlerde hatta cruise gemileri gibi büyük yapıların içinde, kendi ihtiyaç duyduğu sebzeleri yetiştirmek için kullanılıyor.
Tarım ilacı kullanılmadan yapılan dikey tarımda yüzde 95 oranında su tasarruf sağlanıyor. Kontrol edilebilir iklim koşulları nedeniyle, her mevsimde her ürün yetiştirilebilirken, bölgeler arası taşıma yapılmadığı için karbon ayak izi de düşürülüyor.
Hasat kayıpları ise yok denecek kadar az. Sistemin tek dezavantajı yüksek enerji gerektirmesi. Bu nedenle özellikle yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte devreye alınıyor.
Bu çalışmalara bir örnek olarak gerçekleştirilen İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezi, 8 Aralık 20022’de İstanbul’da, yerin 30 metre altında faaliyete geçti. 700 metrekare alanda, 12 ay boyunca yüksek miktarda üretim yapılıyor.
Topraksız Tarım Üretim Modeli
Bu yöntemde bitkiler ihtiyaçları olan elementleri toprak yerine minerallerin özel hazırlandığı solüsyondan alıyor. Kökleri desteklemek için kum, turba, Hindistan cevizi yünü, kaya yünü gibi malzemeler kullanılabiliyor.
Yıl boyu üretim yapılabiliyor ve solüsyon içeriği ayarlanarak bitki gelişimi hızlandırılabiliyor.
Topraksız tarımın dezavantajları arasında ilk kuruluş maliyetlerinin yüksekliği ve kalifiye eleman bulunması yer alıyor.
Jeotermal seracılık
Klasik tarıma bir alternatif olan ‘jeotermal seracılık’ ise yılın 11 ayı üretim yapılabilmesine imkan veriyor.
Türkiye, jeotermal kaynaklar açısından dünyada 7, Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyor. Toplam 9 bin 943 dekor sera, jeotermal kaynaklarla ısıtılıyor. Ancak 30 bin dekar daha seranın jeotermal ile ısıtılması mümkün.
Afyonkarahisar, İzmir, Manisa, Denizli, Kırşehir, Şanlıurfa, Balıkesir, Kütahya, Aydın, Konya, Yozgat, Eskişehir, Nevşehir jeotermal sera yatırımı yapılan iller oldu. Bu yöntemde çevreci ve yenilebilir enerji kaynağı kullanılırken, ısıtma maliyeti önemli ölçüde düşürülüyor. Mevsim geçişlerinde bu maliyet düşüklüğü, sezonluk arz sorunlarını da ortadan kaldırıyor.
Her yeri ‘Çukurova’ya dönüştürecek proje
“Türkiye’nin her yerini ‘Çukurova’ya dönüştürecek proje” olarak tanımlanan yöntem ise ‘Sera Organize Tarım Bölgeleri (OTB)’ oldu. Bu yöntemle özellikle büyükşehirlerde Organize Sanayi Bölgeleri modelinde olduğu gibi OTB kuruluyor. Sera yöntemiyle üretim yapıldığı için hem sezonluk arz sıkıntıları ortadan kaldırılıyor hem de taşıma maliyetleri ve aracılardan kaynaklı fiyat yükselmelerinin önüne geçiliyor. Bitkisel üretimle yan yana hayvansal üretim de yapılabiliyor.
Türkiye’de 2023’ün ilk dönemi itibariyle 11’i jeotermal destekli olmak üzere 18 OTB bulunuyor. 4 OTB ön talep toplama sürecinde, 4 OTB’nin ise altyapı işlemleri tamamlandı. 3 OTB’de ise altyapı işlemleri devam ediyor.