Alaattin Kirazcı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde 2004 yılından beri görev yapıyor. 2009’dan bu yana ekolojik sanatla yakından ilgilenen Kirazcı, üniversite kampüsünde arıcılık da yapıyor.
“Ben bu şehrin gizli arıcısıyım”
Arıcılığa iki yıl önce başlayan Kirazcı, bu konuda İSMEK’in düzenlediği kursta eğitim aldı. Kovanın nasıl açılacağını, arılara nasıl davranılacağını kursta öğrenen Kirazcı, daha önce de arıcılığa hevesli olduğunu, fakat arıcılığa eğitim almadan başlamak istemediğini söyledi. Kirazcı kendini ‘şehrin gizli arıcısı’ olarak tanımlıyor.
Şehirde arıcılık denildiğinde akla gelen ilk soru, arı ürünlerinin kalitesinin bu durumdan etkilenip etkilenmeyeceği oluyor. Alaattin Kirazcı’ya göre bunu anlamak zor.
Şehirde arıcılık yaparken koloni sayınızı kontrol etmelisiniz
Arıcılığın şehir gibi kalabalık bir nüfusun yakınında yapılması, bazı önlemlerin alınmasını da gerektiriyor.
Arıcılıkta koloni yani kovan sayısını kontrol etmek gerekiyor. Bunun için de oğul çıkmasının engellenmesi gerekli.
Kirazcı oğul vermeyi şu şekilde açıklıyor:
”Arılar içgüdüsel olarak nüfuslarını artırırlar. Artan nüfusun bir kısmını da bir kraliçe arı ile birlikte koloniden gönderirler. Bu gönderdiklerine oğul deriz.”
Alaattin Kirazcı’ya göre “Oğul” arıcılıkta bilinmesi gereken en önemli unsur.
Artan arı nüfusu sonucu çevrede bir tehlike oluşması oğul vermenin engellenmesi ile önlenebiliyor. Diğer bir yararı ise kovanın bal üretim veriminin düşmesini engellemek.
Kirazcı ayrıca arıcılığı şehirde değil de kırsalda yapmış olsaydı kolonilerin oğul vermesine müdahale etmeyeceğini de vurguluyor.
Şehir içerisinde yapıyor olmasının, bu modern arıcılık tekniklerini uygulaması gerektiği anlamına geldiğini ifade ediyor.
“Kırdan uzaklaşarak şehirli olamayız”
Alaattin Kirazcı, bu tür tarımsal faaliyetlerin hobi olarak yapılmış olsa bile tuhaf karşılandığı söylüyor.
Hatta arkadaşlarından balkonunda domates yetiştirdiği için komşularından şikâyet alanları bile duymuş.
Kirazcı “ Bizler şehirleşirken aslında bir kültürü yadsımış ve küçümsemiş vaziyetteyiz. Köylülük olarak değerlendiriyoruz domates yetiştirmeyi. Ya da arıcılığı köye ait, başka bir alt kültüre ait olarak değerlendiriyoruz. Hor görüyoruz” diyor.
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu