Asrın felaketinde derin travmalar yaşayan bir kesim de yaşlılar oldu. Kimi evladını, torununu ya da tüm ailesini kaybetti, kimsesiz kaldı. Kimi ise evinden barkından oldu. Sonrasında meydana gelen depremler ve artçılar da kaygılarına yenilerini ekledi.
Kendilerini korumakta güçlük çeken, yürüme güçlüğü olan, kendi başına yürüyemeyen, kendi başlarına hızlı hareket edemeyecek konumda olan, fiziksel olarak daha yavaş ve güçsüz durumdaki yaşlılar için hayat deprem bölgesinde daha zor. Peki bu dönemde yaşlı depremzedeler yaşama nasıl ayak uyduracak? Yeni hayat düzenine nasıl alışacak? İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi, Psikolojik Danışman, Prof. Dr. Sefa Bulut’a sorduk.
Art arda meydana gelen depremler yaşlı bireyleri nasıl etkiledi?
Büyük depremden hemen dokuz saat sonra ikinci büyük depremin meydana gelmesi ve hala artçı sarsıntıların yaşanması, onlarda tekrar deprem olacak kaygısı oluşturdu. Yani bir anlamda yaşadıkları travma uzadı ve tekrar etti. Bu da yaşanan stresi ve korkuyu daha da arttırdı. Bu tip durumlarda bireyler hem duygusal hem de fiziksel olarak uyarılır. Gerginlik, gerilim, uyuyamama ve sürekli alarmda olma durumları oluşur.
“İlk depremin ardından bir ayı aşkın bir süre geçti. Şok ve şaşkınlık dönemi geride kaldı” diyor Prof. Dr. Sefa Bulut. Afet bölgesindeki yaşlıların depresif duygular, yoğun kaygı, ne yapacağını bilememe, kaybedilen yakınları özleme, yas tutma süreçlerinin başlayabileceğine vurgu yapıyor.
Diğer yandan evini, eşyalarını kaybedenler, kalacak yeri ve ekonomik gücü olmayanlar için daha fazla çaresizlik ve belirsizlik duygusunun olabileceğini belirtiyor. Ayrıca yaşlıların sağlık sorunlarından kaynaklı dezavantajlarına da dikkati çekiyor:
“Yürüteç, baston, gözlük, işitme cihazı, şeker hastaları için insülin kalemi, insülin ilaçları, tansiyon ilaçları gibi sürekli kullandıkları ilaçlar ve araçlar da sorun olabilir. Bunları kaybetmiş olabilirler, yeniden almaları ve bulundukları yerlerde bulmaları çok zor olabilir. Kısacası tıbbı bakım araçlarına ulaşmaları zor olabilir. Bunlarda onlarda stres ve kaygı oluşturabilir.”
Afetler sonrasında yaşlılarda en yoğun gözlemlenen duygular hangileri?
Afet bölgesindeki yaşlı bireyler de tıpkı diğer depremzedeler gibi ölüm korkusu ve çaresizlik yaşadı. Prof. Dr. Bulut, depremlerin devam etmesiyle bu duyguların daha da güçlenmiş olabileceğini ifade ediyor. Yakınlarını kaybedenlerin ise derin bir yalnızlık duygusu yaşadığını şöyle anlatıyor:
“Yaşlılık zaten yalnızlıkla özdeşleşen bir süreç, eşini, evladını kaybedenler için bu çok büyük bir acı. Buna dayanmak ve alışmak zor olacaktır. Tabi daha sonraları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, genel kaygı durumları, uykuya dalmakta güçlük, bazen kabus görmeler, yaşanan olayı tekrar tekrar hatırlama… Yakınlarını kaybedenler yas süreci yaşayacaklar.”
Kayıp veren yaşlı bireylere nasıl yaklaşmak gerekir?
Yakınlarını kaybeden yaşlı bireyler, hayatta kaldıkları için farklı ve karmaşık duygular içinde olabilir. Örneğin, kurtulmuş olmaları ile ilgili derin bir suçluluk duygusu yaşayabilirler. Bulut’a göre yaşadıklarına bir anlam verme süreci geçirebilirler.
“Bu olanlar neden oldu diye düşünüp, yaşadıklarını yorumlayıp bir anlam bulmaları gerekir. Bu da biraz zaman gerektirecek bir şey. O nedenle onlara acılarını yaşayacak zamanı vermemiz, bu fırsatı tanımamız lazım.”
Yakınlarını kaybeden yaşlı kişilere değerli olduklarının hissettirilmesinin öneminden bahsediyor Bulut. Aynı zamanda dokunmanın iyi gelebileceğini vurguluyor. “Bazen onlara sarılmak, ellerini öpmek, ellerini tutmak, yanlarında biraz oturmak, dinlemek onları rahatlatabilir” diyor.
“Unutmayalım yaşlıların kayıpları yetişkin kayıplarından daha fazla, birkaç çocuğunu, eşini ve bir sürü torununu, akrabalarını kaybedenler oluyor. Sırtlarını sıvazlamak ve geçer demek doğru olmaz. Onlara çokça zaman tanınmalı, ağlamalarına konuşmalarına tekrar tekrar anlatmalarına fırsat vermeliyiz.”
Prof. Dr. Bulut dikkat edilmesi gereken bir noktanın da kuşak farklarından kaynaklandığına işaret ediyor. Büyüklerimizin bizim bildiğimiz anlamda psikolojik destekleri anlayamayabileceğini de söylüyor:
“Depremden etkilenen yaşlı kişiler belki çok yoğun duygular yaşayabilir ve bunları dile getiremeyebilirler. Çünkü onların kuşağında duygular konuşulmuyordu ve kelimelere dökülmüyordu. O nedenle konuşulmayan, söylenmeyen şeylere de, yaşlıların vücut diline de dikkat etmeliyiz.”
Yaşlılar afet sonrası yaşama nasıl uyum sağlayacak?
Prof. Dr. Bulut’a göre yaşlı bireylerin yaşama uyum sağlamasında başlıca faktör güven hissi… Bunu da şu şekilde açıklıyor:
“Her şeyden önce aynı çocuklarda olduğu gibi hem fiziksel hem de duygusal olarak güvende oldukları hissi verilmeli. Kalacak yer temin edilmeli ve artık güvende olduklarını görmeleri gerekir. Yalnız olmadıkları ve yalnız kalmayacakları vurgulanmalı. Bu hem aile, eş dost anlamında hem de devlet yardımı, sosyal yardım ve psikolojik yardımları içerecek biçimde olmalı. Yaşadıkları yeri terk etmelerini hemen istemeyelim. Onların onayını alarak ilerleyelim. Taşınma, ev satma gibi verilecek kararlara onları da katalım.”