Türkiye'de hastane çatısı altında eğitim çalışmaları ilk olarak 1970’li yıllarda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başladı. Dünyada üzerinde yeni yeni çalışılan bu eğitim hakkına dair girişimle ilk hastane okulunun açılması 1994 yılını buldu. 2019 yılında İstanbul’da hayata geçirilen “Öğretmenim Elimi Tut” projesi ile hastanede eğitim imkanının kapsamı da genişletildi. İstanbul Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü işbirliğiyle başlatılan proje ile kentteki 15 hastanede bin 160 hasta çocuğa ulaşıldı. Tedavisi devam eden öğrenciler her kademede, anaokulu, sınıf ve branş öğretmenleri ile hastanedeki eğitimlerden faydalanabiliyor.
Hastanelerde açılan sınıflarda anaokulundan liseye kadar her seviyedeki öğrenciye eğitim veriliyor. Öğretmenler, yatağından kalkamayan çocuklara odalarında birebir ders veriyor. Sağlık durumu el veren öğrenciler ise özel hazırlanmış hastane sınıflarında eğitim görüyor. Hastalığı nedeniyle örgün eğitimde yüz yüze ders göremeyen çocuklar, hem psikososyal yönden iyileşme sağlıyor, hem de eğitim hayatlarını sürdürüyor.
“Öğrencilerimizin iyileşerek okullarına dönmeleri çok kıymetli”
“Öğretmenim Elimi Tut” projesi, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı’nın özellikle takip ettiği ve önemsediği bir çalışma. Yazıcı, bu proje ile öğrencilerin ve velilerin en zorlu zamanlarında yanlarında olduklarına vurgu yapıyor.
“Öğretmenlerimizin sıcacık yaklaşımları ile kronik hastalıklarla mücadele eden çocuklarımıza inancımızı umut olarak aktarabiliyoruz” diyor. “Öğrencilerimizin iyileşerek okullarına dönmeleri, kaldıkları yerden devam edebilmeleri çok kıymetli. Ayrıca okullarımızı da kronik hastalığa sahip çocuklarımız için hazırlamaya devam ediyoruz” diyerek çocukların eğitim haklarına ilişkin çalışmalarının süreceği mesajını da veriyor.
“Eğitimlerinin aksamaması için tüm çabayı gösteriyoruz”
“Öğretmenim Elimi Tut” projesinin uygulandığı hastanelerden biri Marmara Üniversitesi Maltepe Prof. Dr. Asaf Ataseven Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Başhekim Prof. Dr. Hakan Gündüz, projeye başladığı ilk günden bu yana büyük bir istekle destek verdiklerini dile getiriyor. “Hastanede yatan çocuklarımızın eğitimlerinin aksamaması için elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz” diyor. Başhekim Gündüz, eğitimlerin derslerle sınırlı olmadığına da vurgu yapıyor:
“Eğitimlerin hasta çocukların zorlu süreçlerine çok olumlu katkı sağladığını söyleyebilirim. Öğrencilerimiz özellikle psikolojik ve sosyolojik olarak rahatlıyorlar. Çok büyük bir istekle bu eğitimlere katılıyorlar. Eğitimlerin bir parçası olarak birlikte aktiviteler de yapıyoruz. Müzik, resim gibi çok çeşitli aktiviteler var.”
“Eğitim hasta çocukların da hakkı”
Marmara Üniversitesi Maltepe Prof. Dr. Asaf Ataseven Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören hasta çocuklardan biri 6,5 yaşındaki Zehra Karamehmetoğlu. Kalıtsal bir hastalıkla yaşama gözlerini açtı. Hastalığının adı kistik fibrozis. Solunum, sindirim ve üreme sisteminde yer alan mukus ve ter bezlerini etkileyen hastalık başta akciğer olmak üzere birçok organın işlevini önemli derecede etkiliyor.
Zehra’nın annesi Fatma Karamehmetoğlu, küçük bir çocuğun uzun süre hastane ortamında tutabilmenin zorluğundan bahsediyor. “Oyun çağında küçük bir çocuk. Parka gitmek istiyor, yanında arkadaş istiyor. Hastanede bu açıdan çok zorluk yaşıyoruz” diyor. Proje ile yanlarına gelen öğretmenlerin Zehra ve kendisi için büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu anlatıyor:
“Hani doktor değil, hemşire değil. Başka bir insan geliyor. Kendimizi yalnız hissetmiyoruz. Burada birebir ilgileniyorlar. Sağlık durumuna göre her gün en az 2 öğretmen yatak başında eğitimini veriyor. Bu bizim için mükemmel bir şey. Çünkü eğitim herkesin hakkı.”
Hastane sınıfından mezun olup üniversiteyi kazandı
Hastanede eğitimine devam edip mezun olan, hatta üniversite sınavını kazanan hasta çocuklar da var. Tıpkı şu an psikoloji eğitimi alan 18 yaşındaki İlayda Gülbeyaz gibi. İlayda da kistik fibrozis hastası… 8 yaşında hastalık tanısı konuldu. 8’inci sınıftan itibaren hastane sınıfına devam etti. Lisenin son senesi onun için oldukça zordu. Hem hastalığıyla mücadele ediyor hem de üniversite sınavına hazırlanıyordu.
“Benim için hastane sınıfları on iki sınıfta gerçekten hayati derecede önem taşıdı. Lisenin son yılı çok ağır geçti. 2 kere akciğer ameliyatı oldum. 5 kere hastanede yattım. Yani yaklaşık 3 ay gibi bir süreç hastanede geçti. Bir gün sonra ameliyatım varsa bir gün önce çok çalışıyorduk hocayla. Ambulansla geldiğim gecenin ertesi günü de hasta sınıfında eğitimim çok kez devam etti.”
Üniversiteye hazırlık sürecinde günde 30’un üzerinde ilaç kullandığını, bir elinde serum diğer elinde kalemle ders çalıştığını söyleyen İlayda, sınavlarına da hastanede girdiğini anlatıyor. Ölümcül bir hastalıkla savaşırken yaşamı ıskalamamak için büyük çaba sarf eden İlayda, kronik hastalığı olan çocuklara ve ailelerine de “Siz de vazgeçmeyin” diye sesleniyor.
“Çocuklarını hasta diye eğitim hayatlarından mahrum bırakmasınlar. Çünkü çocuğun hayatı devam ettikçe bir yaşam amacı oluyor ve tedavilere tam uyum sağlıyor. Hayat bir şekilde akmaya devam ediyor. Başınıza gelen olumsuz veya olumlu olaylar olsa da akıyor, olmasa da akıyor. Bize bir hayat veriliyor ve bu öyle de bitecek, böyle de bitecek.”